2015 yılında dikkatimi çeken blog yazıları

     Merhaba arkadaşlarım,dostlarım ve samimi blog yazar ve okurları,
     Blog yazmak kadar blog okumakta önemlidir. Yazdıkça çoğalır okundukça değerlenir. 2015 yılının son günlerini geçirirken öncelikle 2016 yılının hepimize hayırlı, sağlıklı ve hep birlikte mutlu geçireceğimiz yıl olması dileğiyle. Bu yazımda ise geçen bir yıl içinde dikkatimi çeken blog yazılarının sizler de okuyasınız diye linklerini paylaşacağım. Takip ettiğim tüm blog yazarlarına yazdıkları yazılar için teşekkür ederim ve kalemlerine sağlık diyorum ki yazılarının devamı gelsin :) 
     Ayrıca blogumu ve blogger arkadaşlarımı da takip etmeyi unutmayın. Yorumlarınız her zaman önemlidir..  
     İyi okumalar..

Tarihi eserlere bakış açımız

     Bugün yazımı yakın zamanda gazetelerden okuduğum bir haberden bahsedeceğim. Roma'da bir Türk öğrenci 1800 yıllık tarihi sütuna adını yazmış. Çevredekilerin şikayeti üzerine İtalyan güvenlik güçleri öğrencimizi gözaltına almış. İfadesinde ise "Orada başka isimler de yazılı olduğunu gördüm, ben de kendi adımı yazmak istedim. Bunun yasak olmadığını sanıyordum" demiş.
    Birçoğunuzun şaşırmadığının farkındayım çünkü ilk defa olan bir şey değil. Ülkemizin birçok yerinde tarihi yapıtları gezerken sıklıkla karşımıza çıkan bir durum. Ne yazık ki müzelere sıkça giden bir toplum değiliz. Gitmiyoruz ama gidince ise malesef zarar veriyoruz. Karşılaştığım bir durumdan bahsetmek istiyorum. Tokat'ın Pazar ilçesindeki Ballıca mağarasını uzun zaman önce gezmeye gitmiştim. Mağara duvarları zarar görmesin diye içerde fotoğraf çekmek bile yasak olmasına rağmen birkaç bin yılda oluşan bir kayanın üzerine isim yazılmış olduğunu görmem beni çok üzmüştü. Bilinçlenmemiz ve bilinçlendirmemiz gerekiyor insanları.
     Ben kısaca şunu belirtmek isterim ki; Adımızı tarihi yapıtlara ya da doğaya kazıyarak değil ancak çalışıp, çabalayıp insanlara faydalı eserler vererek Dünya'da kalıcılığı yakalayabiliriz.  

Ballıca mağarası-Tokat (http://www.tokatkulturturizm.gov.tr)

Merak ediyorum Mimi

     Sevgili blogger arkadaşım Berika'nın Günlüğü beni de mimlemiş. Teşekkürler :)

Merak ediyorum! Takıntılarınızı, sevdiğiniz ya da sevmediğiniz genel şeyleri..

  • Mantarı sevmem. İstesem de yiyemem zaten alerjim var :) 
  • Kahveyi çok severim. Günde 2-3 kupa filtre kahve içmeden olmaz. İsveç'te kaldığım dönemden kalan bir iskandinav alışkanlığı. Ayrıca çay ve kahvemi şekersiz içerim.

Şiir Okuyorum #3 Necip Fazıl'dan ve Nazım Hikmet'ten

    Şiir kitabını açıp baştan sona hemen okuyup bitirdiğiniz oldu mu? Ben açarım şiir kitabını okumaya başlarım baştan. Okurken bir şiir gelir duraksarım, sayfanın başına döner tekrar okurum. Kitabı yavaşça aşağı indirip düşüncelere dalarım. Ne yazık ki orada okumam yarım kalır. Kısaca şiir okumak güzeldir ama seslendirmesi cesaret ister benim gibiler için. Kısaca çok uzatmadan Necip Fazıl'dan Serseri ve Nazım Hikmet'ten Türküler şiirlerini seslendirdim. Ses kayıtlarını aşağıdan dinleyebilirsiniz. Hatalarım vardır elbet hatalarım için şimdiden affola..

Onlar kardeştiler: Nazım Hikmet RAN ve Necip Fazıl KISAKÜREK


     
     Aslında ikisi kardeştiler. Biri olmadan diğeri olamazdı. Birbirlerine olan katkıları kendileri farkında olmasa bile azımsanmayacak kadar çoktur. Yan yana olan iki kardeş bile kavga ederken, birbirlerinden uzaklaşınca gözleri kardeşini arar. İki şairimiz de farklı yollarda yürüdüler ama yolları nedense hep kesişti. İkisi de bugün ki adı Deniz Harp okulunda eğitim gördü ve Nazım Hikmet, Necip Fazıldan iki sınıf üstteydi. Bu dönemde Deniz Harp okulunda  Yahya Kemal, Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi tanınmış isimler görev yapmakta idi. Okul yıllarında şiire başlayan iki şairimiz burada karşı karşıya gelmişlerdir. Nazım Hikmet’in, elle yazdığı tek nüshalık bir dergi çıkardığını öğrenen Necip Fazıl hemen Nihal adlı bir dergi çıkardı. Bundan sonra hayatlarının belirli dönemlerinde çok sık karşı karşıya geldiler. Birkaç örnek verecek olursak:    

Bu son olsun..


     Hava serin ve karanlık. Kış mevsimi iyice soğuk yüzünü göstermeye başladığı günlerde olduğuna alışmaya çalışmaktaydı. Eline bir kupa kahvesini almış ve uzaktan radyodan cızırtılı bir şekilde şarkı mırıltısı geliyordu. Derin düşünceler içerisinde o eski yaşanmışlıklara özlem ve hasret içinde sakince oturuyordu. Zamanın kaç olduğundan habersizdi. Bu durum endişeye kapılmasına sebep olmuyordu. Tam o sırada radyoda duyduğu "ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni" şarkı sözüne karşılık içinden "bu son olsun bu son" dedi. 
     Aslında her kötü bir şey olduğunda bu sözü sıklıkla tekrar ettiğini farketti. Diğer yandan mutlu ve güzel günler yaşarken ise hiçbir müdahalede bulunmadan çabucak tükettiğimizi anımsadı. Bu insana güzel günlerimizin neden çabuk, zor günlerin ise neden uzun geldiğine cevap olmalıydı.
     Her şeye rağmen anılarımızı anlatırken meşakkatli günlerden ziyade, hoşnut olduğumuz günlerden bahsederiz. Bizi bilmeyen biri anılarımızı duysa hep bahtiyar olduğumuzu zanneder. Gizlediğimizden kaynaklanmıyor bu durum. Unutmakta bize verilen güzel bir lütuf olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
    Sonuçta her şeye arkamızı dönüyoruz ve umutla önümüze bakıyoruz.  
 

Bu Ay Ne Öğrendim #2

*Günlük hayatta bazı kuruluşların kısaltmalarını yanlış telafuz ettiğimizi öğrendim. Bazılarımız doğrusunu bildiği halde yaygın olan telafuz şeklini kullanıyor. Türk Dil Kurumunun Türkçe sözlüğüne göre kısaltmaları okumak için "e" ünlüsü kullanıldığını ifade etmektedir. 
Doğru kısaltma okunuşları: TDK (te de ke), SGK (se ge ke)

 *Bu ay NASA'nın açıklamasına göre Mars gezegeni milyonlarca yıl önce Dünya ile benzer atmosfere sahip olduğu ve Güneş'in etkisi altında solar rüzgarlarla atmosferin süpürüldüğünü açıkladı. Peki Güneş'e daha yakın olan Dünya bu etkiye neden mağruz kalmadı? diye aklınıza gelmişir. Cevabını yine NASA, Dünyanın yerçekiminin Mars'a göre yüksek olması böyle bir etkinin olmamasında en büyük etkenlerden biri olduğunu belirtti.

Yoksulluk

      Hava soğuktu. Pastanenin o parlak ışıkları caddedeki herkesin gözünü almaya yetiyordu. Karşıdan bir çocuk eliyle vitrindeki kurabiyeyi gösteriyordu. Sonra yere baktı ve arkadan bir el omzundan tuttu. Bir şeyler dedikten sonra oradan uzaklaşırken caddenin gürültüsü arasından ama açım diye bir anlık ses duyuldu. Baba durdu, eski keçe pantolonunun cebine baktı. Son kalan yol parasından başka hiçbir şey yoktu. Köylerinden gelip işlerini halletmek için birkaç gündür şehirdelerdi ve uzun bir süre ağızlarına lokma koymadıkları her hallerinden belliydi. Akşam otobüslerine bineceklerdi yalnız daha çok vakit vardı. Baba hoşnutsuz bir şekilde tekrar yollarına devam etmek için çocuğunu çekiştirdi. Çabalarının yetersiz olduğunu anlayan çocuk kendini babasına bırakıp yollarına devam ettiler.

     Bu durumu gözlerinizle görseniz ne yapardınız? Çevremizde ne yazık ki benzer durumda olan çok kişi var. Umarım görüp yardımcı olursunuz.

 hayırlı ve güzel günler dilerim..


NASA'DA BİR TÜRK

NASA
     Umut Yıldız, Dünya'nın en büyük uzay araştırma merkezi NASA'da çalışan 4 Türk'ten biri. İki yıl önce çalışmaya başladığı NASA'da Jet Propulsion Laboratory (JPL) bünyesinde görev yapmakta ayrıca aynı merkezin halen sürdürdüğü ‘Mars Projesi’nde veri bilimcisi olarak görev yapıyor.
     Türkiye'ye Yıldız oluşumu, büyük veri ve uzay araştırma robotları hakkında konferanslar vermek için geldi.Dün ise Erciyes üniversitesindeydi. Konferans ilgi çekici ve uzay hakkında yapılan çalışmaların açıklaması mahiyetindeydi.
Konferanstan dikkat çekici konuları kısaca bahsedeyim:

Şiir Okuyorum #2

     
     Şiir seslendirmemi aşağıda bulabilirsiniz. Şiir okumayı aslında çok bilmem. İçimden geldiği gibi okudum.Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum. 

İmrendiğim Şey
Ben miyim bu şimdi gülen bu ağlayan saz?
Nasıl da kendiliğinden değişiyor aynalar.
Bakarsın bülbüller mahzun, bakarsın güller açar,
Kulak ver ki havada her an başka bir ihtizaz.


Artık alışılmış hengâmesinde bu dünyanın,
Düşündükçe yarı ağlar yarı güler halimi,
Oynar gördükçe dalgalarda beşer hayalimi,
Bakar bakar imrenirim sükûnuna eşyanın.


Cahit Sıtkı Tarancı


Sizi TEMA Gönüllüsü olmaya çağırıyorum

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
                                            Cahit Sıtkı TARANCI 
     Ülkemiz malesef erozyon etkisi altında birçok verimli arazisini kaybetmekte. Bununla mücadele etmenin en iyi yolu ise ağaç dikmek. Herkes ister temiz havayı ve yeşilliği. Eğer erozyonla mücadele etmekte geç kalırsak gelecekte yeşilliğe hasret kalabiliriz. Sizleri daha yeşil bir Türkiye için TEMA Vakfı gönüllüsü olmaya davet ediyorum.

Nasıl TEMA gönüllüsü olurum?
     Aslında gönüllü olmak çok basit. TEMA Vakfı'nın sitesine girerek online gönüllü formunuzu doldurup ve cüzi miktarda olan bağış ücretinizi yatırarak işleminizi tamamlayabilirisiniz. Belirttiğiniz adrese TEMA üyelik kartınız ve rozetiniz gelecektir.
     Gönüllü olarak TEMA Vakfı'nın ilinizde gerçekleştirdiği faaliyetlerine katılabilir, organizasyonlarına ve stantlarına destek verebilirsiniz. 

 Nasıl TEMA bağışçısı olursunuz?
     Tema Vakfı sitesine girip online bağışta bulunabilir veya sitede bulabileceğiniz hesap numaralarına bağış işleminizi yapabilirsiniz. Bağış miktarınız illaha yüksek miktar olacak değil. Bütçenize göre sadece 5 fidan bağış bile yapabilirsiniz.


*Reklam amaçlı değildir. Gönüllü olarak paylaşılmıştır. Bu paylaşımın linkini sayfanızda paylaşırsanız memnun olurum.

Bu Ay Ne Öğrendim #1

     Yeni bir başlık atarak yeni bir seriye başlamış bulunmaktayım. İnternette ya da oradan buradan öğrendiğim, gördüğüm ,deneyimlediğim şeyleri burada paylaşmak istiyorum. Zaman geçiyor ve bazı şeyler unutuluyor. Söz uçar yazı kalır diyerek buraya yazmak istiyorum.


* Çiçek yetiştirmeyi ve bakmayı seven biri olarak eve yeni çiçek alayım derken lale'nin sonbaharda dikildiğini öğrendim.Bunun üstüne lale soğanlarımı alıp 5 tane diktim bile.

* 1985'te yayınlana ünlü Back to Future filminde geleceğe gittiği tarihi yaşamış olduk. Filmde 30 yıl sonrasına yani 21 Ekim 2015'e zaman yolculuğu yapılıyordu. Filmdeki 2015'te uçan kaykaylar ,kendi kendine bağlanan ayakkabılar, bedeni değişen elbiseler günümüzde yok ama Dünya genelinde heyecanı vardı.

* Boeing firması yüzde 99'u havadan oluşan dünyanın en hafif malzemesini icat etti. Metal'in yüzde 99'u hava olmasına rağmen yüksek basınçlara dayanıklı olduğunu ve firma havacılık sektöründe hizmet verdiğinden gelecekte uçaklarda kullanımlarını görebiliriz.

* E-kitap okuyucuların kullanışlı olduğunu gördüm. Yurtdışında birçok kişinin elinde görmeme rağmen hala ülkemizde yaygın olmaması şaşırtıcı. Nedeni ise ülkemizde satışı yapılan e-kitapların basılı kitaplara göre ucuz ama yeteri kadar ucuz olmamasına bağlıyorum.

* Günümüzde 3D yazıcı ile anahtarlık,maket, medikal ürünler yapıldığını duymuştum şimdi ise ev yapmaya başlamışlar. Üstelik maliyeti normal yapılmış eve göre ucuz ve dayanaklıymış.


Kitap İnceleme #2 Kuyucaklı Yusuf

     Sebahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna kitabını okuduktan sonra bende diğer kitaplarını okumak için ayrı bir heves oldu. Bunun üzerine Kuyucaklı Yusuf kitabını okudum. Artık e-kitap okuyucum da olduğuna göre kitaplarımı buradan satın alıyorum ve okuyorum.
     Kitapta Yusuf'un ailesi 9 yaşındayken eşkiyalar tarafından gözü önünde öldürülür. Bunun üzerine kaymakam Yusuf'u evlatlık edinir. Kaymakamın Muazzez adında bir kızı vardır. Kardeş gibi büyürler ve büyüdükçe birbirlerine derin hisler beslemektedirler. Ancak ikisininde bu hisleri açıklamaya cesareti yoktur. Bir gün Muazzez Yusuf'u sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır ve asla ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur. Buradan sonra hikayemiz yeni başlıyor. Kitabı severek okuyacağınızdan eminim. Sonlara doğru kitabın akışı hızlanıyor ve elinize alınca kitabı tek seferde bitirmek isteyeceksiniz.
     
"Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hâlâ bilemeyeceklerdi."

İyi Okumalar.


Kürk Mantolu Madonna kitabının incelemesine buradan ulaşabilirsiniz.

Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html
Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html
Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html
Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html

E-kitap okuyucusu deneyimim

     E-kitap okuyucusu kısaca kitaplarınızı elektronik ortamda okumanızı sağlıyor.Ülkemizde pek yaygın olmasa da son yıllarda Dünya genelinde e-kitap satışları hızla devam ediyor.Hatta bazı ülkelerde e-kitap satışları basılı yayını geçmiş durumda.Bu haberleri birkaç yıldır devamlı duyuyordum.Bunun üzerine kendime e-kitap okuyucusu almaya karar verdim ve Calibro basic'i aldım.Birkaç gündür elimde olan kitap okuyucusundan ilk kitabımı bitirdikten sonra eğer almayı düşünürseniz diye deneyimlerimi paylaşmak istedim.


E-kitap okuyucusu neden almalıyım?

*E-kitap okuyucularının ekranı, elektronik mürekkep teknolojisi sayesinde tıpkı bir kitap sayfasıymış gibi görünüyor.Tabletlerdeki gibi alttan aydınlatma olmadığı için gözümüze ağrı yapmadan bize saatlerce okuma deneyimi sunuyor.Ayrıca güneş ışığında parlama yapmıyor.


*En önemli konu pil ömrü.Günümüzde cep telefonu ve tabletlerimizin şarjı birkaç günden fazla gitmediğini düşününce e-kitap okuyucuların şarjı gerçekten çok uzun.Yüzde 20'lik şarj ile şimdiden bir kitabımı bitirdim ve ikinci kitabımın yarısındayım.

*Çantamızda ağır kitaplar taşımaktan bizi kurtarıyor.Ağırlığı gerçekten tabletlere göre hafif ve taşınmaları daha kolay.E-kitap okuyucumda 4GB'lık hafızası olması içine binlerce kitap sığabileceği anlamına geliyor.Ben içine şimdiden 50 kitap attım bile.

*Yeni çıkan kitaplara hemen sahip olmamızı sağlıyor.Ülkemizde e-kitap satışı yapan siteler pek yaygın olmasa da dr,idefix,babil gibi siteler geniş e-kitap kütüphanesine sahip.E-kitaplar genelde basılı yayınlara göre biraz ucuz oluyor.

Umarım faydalı olabilmişimdir.Hepinize iyi okumalar..

Şehzadeler Şehri Amasya

     Haftasonu Amasya'ya gezmeye gittik. Daha önceleri birçok kez geldiğimden şehri iyi biliyorum. Zaten çok büyük nüfusu yok. Ama yeşilliği ile bence insanın gönlünü almaya yeter. Bir çok Osmanlı şehzadesinin valilik yaptığı şehir olmasından tarihi bir havası da var. Buraya gelince ırmak boyunca yani şehzadeler gezi yolundan yürüyüş yaparak başlarsınız gezmeye sonra kral mezarlıklarını görmek için tepeye çıkarsınız.Yorulunca da tepede ya da ırmak kenarında güzel bir mekana oturup yorgunluk çayınızı içersiniz. Kısaca Amasya'yı nasıl gezeceğinizi anlattım. Bu benim anlatmamla olmaz. Siz en iyisi buraya gelin güzel şehri gezip kendi gözlerinizle görün. Haftasonu çektiğim birkaç fotoğrafı aşağıda paylaştım umarım beğenirsiniz.

Kral mezarlıklarına bakarken

Mr.Robot

Merhaba,
     Sizlere on bölümle ilk sezonu başarıyla bitirmiş diziden bahsedeceğim. Kendisi USA kanalında yayınlanan Mr.Robot. Dizi özetle kendi içine kapanık bir yazılımcının hem kendisi hem de büyük bir marka ile mücadelesi anlatılmaktadır. Kendisi içinde gelgitler yaşamaktadır. Senaryosu sürükleyici olması ve baş karakteri canlandıran Rami Malek'in mimik ve ses tonlarıyla adeta karakteri yaşıyor hissi vermesi dizinin ilk sezonda tüm dikkatleri üzerine çekmesine neden olduğunu düşünüyorum. Geçici bir yaz dizisi olarak başladığı düşüncesinden uzak uzun soluklu olacak gibi gözüküyor. İkinci sezon 2016 yılı içinde yayınlanacağı açıklanmış ve imdb puanı 9.1 belirteyim. Umarım beğenirsiniz.

*Diziyi izlemeyenler için diziden özetle bahsetmeye çalıştım. :-)

 
Mr.Robot Dizisinin 1.sezon fragmanı



Şiir Okuyorum..

      
      "Şiir okuyan, yazan veya seven adamdan zarar gelir mi? " diye sözlerime başlarken güzel şiir okuyanlara hep gıpta ile bakarım. Oturur tekrar tekrar dinlerim.Bende sevdiğim iki şiiri seslendirmeyi denedim.Daha önce hiç denemedim ve şiir okumayı aslında pek bilmem.Bilmem içimden geldi ve amatörce oldu ama yine de paylaşmak istedim.Yorumlarınızı merak ediyorum..  

   

ANLATAMIYORUM


Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum


                                     Orhan VELİ 
 

SESSİZ GEMİ


Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.


                                         Yahya Kemal BEYATLI

Avrupayı geziyorum #3 Göteborg

      
     Göteborg, Stockholm'dan sonra İsveç'in ikinci büyük şehri. Göteborg'dan ayrıldıktan sonra aklında ne kaldı derseniz tramvayları derim. Şehrin neredeyse her yerine tramvay gidiyor.Avrupanın en uzun tramvay hatlarından birine sahip olması şehri rahat gezmemi sağladı. Şehirde devamlı mavili beyazlı Tramvayları görmemek elde değil.Biraz eskiler ama tarihi Göteborg şehrine otantik hava katmış.

                                                                                                                                                       Nereleri gezdim?

Liman Bölgesi
Şehir merkezi
     Eğer güneşli bir günde iseniz nehir kıyısına gelip güzel vakit geçirebilirsiniz.Otobüs terminali ve Central station'a hemen yürüme mesafesinde.Şehirden ayrılmadan önce bir kaç saatiniz varsa buralarda gezinebilirsiniz.Liman bölgesinde Lipstick building bulunmakta. Bina renginden ve şeklinden dolayı sanırım bu ismi almış.Binanın ilginç yanı 86 metre yüksekliği var ve binanın yüksekliğinden daha uzun alt katı varmış. Binanın en üstünde tüm şehri görebileceğiniz cafe de bulumakta.Lipstick binasının yanında bir de Viking isimli ticaret gemisi sergilenmekte. Bu bölgede gemi şeklinden esinlenilmiş meşhur opera binası bulunmakta.Nehir kıyısına opera binası yapıldığını görünce neden yapıldığın açıkçası merak ettim.

Yoluma yenilikle devam etmek-Linux Ubuntu

     Eski alışkanlıkları bırakıp farklı alanlara yelken açalım ki daha iyi yerlere ulaşalım. Bugün bilgisayarıma Linux Ubuntu işletim sistemini kurdum. Windowssuz bir bilgisayar insana farklı gelebilir. Alışması biraz zaman alacak sanırım.

Uzun bir yürüyüştür Dostluk..

     ''Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz.'' Cemal Süreya'nın manalı sözüyle satırlarımı yazmaya başlarken bugün çocukluk arkadaşım ve kadim dostumun Güney Kore'ye gittiğini söylemek istedim. Dostumdan ayrı kalacağıma üzülmüyorum aslında çünkü böyle olması onun için en doğrusu olduğunu düşünüyorum. Bana önceden yazdığı mektubunda şu satırları dün gibi hatırlarım.     

Beslenmede nelere dikkat ederim

     Herkes sağlıklı beslenmek ister. Birçoğumuz bunun için çabalar. Ben de birkaç yıldır kendi kendime yediklerime, içtiklerime dikkat edeceğim dedim. İlk başta zorlansam da sonraları alıştım. Faydası ne diye sorarsanız kendimi daha fit ve dinç hissetmeye başladım. Aşağıda beslenmemde nelere dikkat ettiğimden maddeler halinde bahsettim. Bunların dışında evde yapılan günlük yemekleri yemekten geri kalmam. Her insanın bünyesine göre farklılıklar gösterebilir bu yüzden faydalı olup olmayacağına kendiniz karar verin.

Prize Bağlı Hayat

     Nereye gidersek yanımızda ya da elimizde tabletlerimiz, telefonlarımız var.Biraz ayrı kaldık mı huzursuz olmaya başlıyoruz. Hele de şarjımız bitmek üzereyse ayrı bir huzursuz oluyoruz.Artık dışarıdayken birisi size ''Acil şarj aletiniz var mı?'' diye sorması klasik bir şey oldu.Önceleri okulda, kantinde birilerinin elinde devamlı telefonla uğraştığını görünce kızardım.Sanırım artık bu hastalık biraz bana da bulaşmış durumda.İstemeyerek de olsa alışkanlık haline gelmeye başlıyor. 
     Dün telefonumun şarj cihazımın bozulduğunu farkettim.Bunun üstüne telefonumun hiç şarjı yoktu.Aslına bakarsanız üzülmek yerine biraz sevindim.Hemen gidip yeni bir şarj cihazı alabilirdim. Kendi kendime karar aldım; bugün yeni şarj cihazı almayacağım ve hiç telefon kullanmayacağım.İlk başta elim devamlı gitse de günün sonuna doğru biraz alıştım.Akıllı telefonsuz da yaşabileceğimizi küçük bir bahane ile anlamış oldum. Faydalı yanları yadsınamaz bir gerçek ama biraz da boş yere meşgul eden yanları var.    
     Kısa bir tecrübemi paylaşmak istedim. İyi günler. 


Köy Hayatı

   
     Eğer şehrin gürültüsünden ya da samimiyetsiz havasından biraz uzaklaşmak istersek çok uzağa değil şehirden sadece 30 dk uzaklığa gitmemiz yeterli. Biz de hafta sonu şehirden uzaklaşıp köye gittik. Bağlardan , bahçelerden geçip yeşillikler içerisindeki köy evine geldik. Burası sessiz ve temiz havası ile insanı gerçekten rahatlatıyor. Canınız elma,ceviz,fındık vb. ne çekerse dalından kopartıp yiyebilirsiniz. Ayrıca yanınızdan tavuk, kaz, inek geçerse korkmayın. Köyde gezintiye çıkalım dedik. Her evin başından güzel insanların selamı bizi karşılıyor ve elimize üç beş tane meyve tutuşturdular. Yaz sıcağında köyün serin havası iyi geldi. Doğada yürümeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seviyorsanız gerçekten burası ideal yer. Son olarak köy havası iştahımı açtı.Diyette iseniz buradaki lezzetli yemekler karşısında biraz ara vereceğinizden eminim. Güzel günün ardından bir daha gelmek dileğiyle köyden ayrılıyoruz.


Blogger Life Mimi

      Sevgili Dilek Eren beni de mimlemiş. Blogger Life miminin amacı blogger arkadaşlarını davet ederek yeni bloglar keşfetmek ve eğlenmek.

1-Blogger denilince aklınıza gelen 3 şey:
     İlk aklıma gelen not tutmak. İkincisi ise zaman. Tuttuğum notları düzenlemek için sürekli günlük koşuşturma içerisinde daha çok yazmak için yeterli zaman ayırmaya çalışıyorum. Üçüncü şey ise yorumlar. Her blogger okuyucuların yorumlarını merak eder ve kendini geliştirmek için dikkate almak ister.

Avrupayı geziyorum #2 Barcelona

     Barcelona'ya ilk adımımızı attığımızda insanları gibi sıcak hava karşıladı.İlk durağımız Barcelona'nın meşhur meydanı Catalunya meydanından geçip La Ramblas caddesi üzerindeki kalacağımız hostele gittik. Sırt çantalarımızı bırakıp iki günlük gezimize başlamış olduk. Barcelona şehrinin gelişmiş metro ağı olması istediğimiz yere kolaylıkla ulaşmamızı sağladı. Bu kolaylığın yanında şehrin belirli bölgelerinde İngilizce bilen sayısı biraz az olduğunu belirtmek isterim. Bu büyük sorun oluşturmadı. Gezimiz eğlenceli ve güzel geçti. Barcelona tekrar gitmek istediğim şehirler listemin ilk sıralarında yer alır.

Davetsiz misafirimiz var

     Bugün evin penceresini açtım baktım bir kuş gelmiş. Dikkatlice bakınca yanında da yumurtası var. Evdekilere haber verdim. Herkes şaşırdı ve meraktan bakmak istediler. Yuvası bozulmasın diye artık pencereyi açmıyoruz. Hatta korkmasın diye perdeyi bile açmıyoruz. Evin misafir salonunda olduğundan bizim için sorun değil. Şimdi yavrusunun yumurtadan çıkmasını bekliyoruz. İnternetten hemen araştırmaya başladım. Kuşların kuluçka süresi yaklaşık 15 gün olduğunu öğrendim. Ardından annesi yavru kuşa uçmasını öğretecek. Yani bir süre daha misafirimiz olacak. Evimiz üst katta olduğu için dış tehlikeden de emin olacaktır. 
     Ertesi sabah kalktığımda yuvayı kontrol edeyim dedim. Baktım ki annesi yumurtayı bırakmış gitmiş.Acaba yiyecek birşey almaya mı gitti diye düşündüm. Yarım saat sonra geri geldiğini görünce sevindim. Şimdi dört gözle yavru kuşun çıkmasını bekliyoruz. 

Bak Postacı geliyor..

   Yeni yerler, yeni kültürler tanıdıkça yeni yeni kartpostallar alıyorum. Sağolsun arkadaşlarım. Günümüzde kartpostal gönderme kültürü kalmamasına rağmen karşı taraftan bu güzel kartpostalları almak gerçekten samimiyetin göstergesi. Dünyanın dörtbiryanından gelen kartları elime alınca birkaç sn'liğine oralara gidip gelmişim hissediyorum. Ardından hemen cevap yazarken buluyorum kendimi.

   Bana gelen bazı kartların fotoğraflarını ve nereden geldiğini sizlerle paylaşmak istedim.
Umarım kartpostal gönderenleriniz hiç eksik olmaz.
   İyi günler dilerim.
Fransadan gelen kartpostal

Avrupayı geziyorum #1 Kosta - Geyik Macerası ve Cam atölyesi

     Kosta, İsveç'in güneyinde bulunan küçük şirin bir kent. Kosta şehrinde İsveç'in en ünlü ren geyiği çifliğine ve Kosta boda cam atölyelerine gittim. Ren Geyiği İsveç'te ulusal hayvanlarından biri. Turizm için popüler bir simge olmuş ve hangi hediyelik eşya dükkanına giderseniz gidin üzerinde Ren geyiği simgesi bulunan kupa,anahtarlık,magnetleri bulursunuz.     

Run, Forrest Run!

    Yaz akşamlarında izlemesi hoş olabilecek bir filmden bahsetmek istedim. Defalarca izlediğim bu filmi şu an olsa tekrar izlerim. Forrest'ın IQ seviyesi düşük olmasından dolayı hayatı masumca ve saf bir şekilde yaşar ve birçok ulaşılması zor başarılar elde eder.

Dünyadaki ilk IKEA ve müzesi..

Öncelikle bu yazım reklam içerikli değildir. 2 yıl önce İsveç'te Ikea müzesini ziyaretimden sonra yazdığım nottur. 

ikeainalmhult.com
     Herkes Ikea mağazalarını bilir fakat ilk Ikea nerede açıldı? Bileniniz belki vardır ama çoğumuz duymamışızdır. Bende oraya ilk gittiğimde öğrendim. Kısaca anlatayım. İsveç'in güneyinde Älmhult şehrinde açılmış ilk Ikea mağazası. İlk mağazanın yeri şuan müze olarak sergilenmektedir.

Bitmiş ama unutulmayan dizi: FRIENDS

      Üzerinden yıllar geçti ama hala sevenlerinin ilgisini kaybetmeyen bir diziden bahsedeceğim. Newyorkta geçen 6 arkadaşın hikayesi ve Central Perk cafe desem birçoğunuz hemen bu dizinin isminin FRIENDS olduğunu söylersiniz. 
      
     Eğer izlememişseniz vakit kaybetmeden haftasonu gidin DVDsini alın derim. Bazılarınızdan dizi biteli 11 yıl olmuş çok eski bir dizi diyebilirsiniz. İzlemeye sonradan başlayanların hepsinden kısa sürede 10 sezonu bitirdim dediğini biliyorum. O kadar bağımlılık yapıyor. Hem gülmek hem de samimi dostluklar görmek istiyorsanız kesinlikle bu diziyi izlemelisiniz. Hatta güzel bir jenerik müziği var. Ayrıca belirtmek isterim 2004 yılında yayınlanan final bölümünü 51.1 milyon kişi izleyerek ençok izlenen televizyon dizisi olma başarısı göstermiştir.

Sabahattin Ali, KafkaOkur Dergisinde..

     Kitapçı raflarında gözümü gezdirirken Kafkaokur edebiyat dergisinin kapağında Sabahattin Ali'nin resmini gördüm. Şüphesiz herkesin aklına hemen Kürk Mantolu Madonna kitabı aklına gelir. Kitabını okuyalı çok oldu ama dün okumuşcasına her satırı aklımda. Kitabın baş kahramanı olan Raif Efendi sessiz, sakin ve ahlaklı bir kişidir. Hep istemediği bir hayat yaşamıştır ancak hayatında bir daha göremeyeceği ve hep özlemini duyduğu biri vardır. Sıkıntısını hep içinde yaşamıştır.  ''...insanlara ne kadar çok muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.'' diyordu Raif efendi.
     Beni düşündüren asıl konu bu kadar içten anlatımı olan kitabı yazara yazdıran şey neydi? Arkasında yaşanmışlıkları mı barındırıyordu? Beni asıl üzen şey ise yıllar sonra yazarın hakettiği değeri görmesiydi. Bu soruların yanıtlarını arayarak aldığım Kafkaokur dergisinin bu ayki sayısını okuyacağım.  

İyi günler dilerim..

Yorumlarınız benim için önemli...

Nükleer enerji mi yoksa rüzgar enerjisi mi?

       Yakın zamanda ülkemize ilk nükleer enerji santralin temelleri atıldıktan sonra pek çok tartışma konusunu da birlikte getirdi. Bu yazımda aşağıdaki soruları sizler için resmi verilerle açıklamaya çalışacağım.

  • Dünya genelinde elektrik üretiminde nükleer ve rüzgar enerjisinin katkıları ne kadardır?
  • Nükleer enerji mi ucuz yoksa Rüzgar enerjisi mi?
  • Yenilenebilir enerji olarak rüzgar enerjisi varken neden dünya genelinde nükleer enerjiye yönelme var?
  • Neden nükleer santral için temiz enerji diyorlar?
Dünya geneline bakarsanız yaklaşık 437 nükleer santralin bulunduğu hatta şuan resmi kayıtlara göre inşa halinde 68 tane santral var. Üstelik bu santrallerin yüzde 62'si sanayileşmiş ülkelerde bulunmakta.
Rüzgar enerjisi ise son yüzyılda Dünya genelinde alternatif enerji kaynağı diye popüler olmaya başladı ama kullanım yönünden yeterli seviyeye ulaşamadı ve hep sözde kaldı. 

HAFTA SONU KAÇAMAĞI: KAPADOKYA

     Uzun zamandır gitmeyi düşündüğüm ama bir türlü Kapadokya’yı gezmeye fırsat bulamıyordum. Hafta sonu gitmeye karar verdim. Birçok kişinin peri bacaları olarak bildiği Kapadokya için yola düşüyorum. Sabahın erken saatlerinde Göreme semalarını süsleyen rengarenk sıcak hava balonlarını ve gün doğumunu izlemek için gittim. Hava rüzgarlı olduğu için maalesef sıcak hava balon kalkışını izleyemedim. Ama olsun güzel gün doğumunu izleme fırsatım oldu.

Göreme Semaları
      Buradan Avanos’a geçiyorum ve sizlere bir müzeden bahsedeceğim. Guinness rekorlar kitabına girmiş ve Dünyanın en ilginç 15 müzesinden biri olan saç müzesinden bahsedeceğim.

Bugün üç güzel kitap aldım (Yüzbaşının kızı,Dönüşüm ve Büyük insanlık)

     Son Moskova gezimden sonra Aleksandr Puşkin’i daha iyi tanıdım ve kitaplarını okumaya karar verdim. Puşkin modern Rus edebiyatının kurucusu ve en büyük şairlerinden biri olarak görülmekte. Genç yaşta vefat etmesine rağmen pek çok eser vermiştir. Puşkin ölümü ise çok sevdiği eşi Natalia’ya bir Fransız gencin imzasız mektup aracılığı ile kur yaptığını öğrenir. Puşkin genci düelloya davet eder ve bu genç en iyi nişancılardan biri olduğu herkesçe bilinmektedir. Puşkin düelloda vurulur ama vurulduğu için değil yarası enfeksiyon kaptığından ölür. Kısacası eşi için ölüme meydan okuma hikayesidir.

Yurtdışını nasıl gezmeliyim?

Son gezimden geriye kalanlar
    Ben yurtdışına gezmeye gittiğinizde sırt çantanızla daha iyi gezileceğine inanan birim. Yanınızda bir rehber ya da tur acentası olmayacak. Kendiniz gezerek güveniniz ve cesaretiniz de artacaktır. Yardıma mı ihtiyacınız oldu hemen bir turist information bulup oradan bilgi isteyeceksiniz. Bir şehre metrosundan gireceksiniz, elinizde harita ile müzelerini, anıtlarını gezdikten sonra kafelerinden veya restoranlarından çıkacaksınız. Nereyi gezeceğime ise ya geziye başlamadan önce oluşturduğum listeden ya da turist informationdan aldığım tavsiyelere göre karar veriyorum. Elinize not defterinizi alıp günün belirli zamanlarında kahvenizi yudumlarken küçük küçük notlar alacaksınız.

Bahar geldi yine çiçekler açtı


Bahar geldi yine çiçekler açtı, hadi hobi bahçemize. Bitkilerinizi ister balkonunuzda ister cam kenarlarında yetiştirebilirsiniz rahatlıkla. Tabi biraz da düzenli bakım ve sabır ister çiçekler.  Bende bu bahar eve sümbül aldım. Önceden kaktüs ve menekşe yetiştirdim ve yetiştirmekteyim. Bu sefer farklı bir çiçek almak istedim. Çiçekçide dolanırken sümbülün hoş kokusu karar vermemi kolaylaştırdı.

Moskova Günlüğü

1.gün
Aziz Vasil Katedrali
     Moskova Vnukovo Havalimanından heyecanlı adımlarla ilk çıktığımda güneşli ama soğuk bir hava karşıladı beni. Burada yaşayan birine göre burada çok sert bir kış olmamış. Şehire geçiyoruz. Sağlı solu Soviyet Rusya döneminden kalma bir çok bina görebilirsiniz. Binaların çoğu kesme taştan ve eski duruyor. Evlerde ısıtma sisteminde sıkıntı yokmuş ama evler küçük ve çok pahalıymış. Gezmeye devam ettikçe Soviyet Rusya döneminin devlet adamları Stalin ve Lenin heykellerini hala durduğunu görüyoruz şehrin belirli yerlerinde. Kremlin sarayının etrafından dolanıp birçok tarihi anlara şahitlik etmiş kızıl meydanın uzun yolunda yürümeye başladık.

Gezi notum : Ankara

      Geçen yine yolum Ankara’ya düştü. Yanımda en yakın dostum  ve samimi Koreli arkadaşları vardı. Ankara’nın soğuk kış zamanında ne yaptın diye soracak olursanız. Bence geçirdiğim en iyi zamanlarımdan biri diyebileceğim günlerden biriydi. İnsanın yanında dostu olsun yanında da hoş bir sohbeti yeter insana. Aynı zamanda güzel bir kültürel gezi de oldu.

Kimbap Kore yemeği
Ügre Uygur yemeği