Bir Pazar Yazısı

Pazar Yazısı

Bir Pazar yazısı yazmak istedim. Haftanın özeti şeklinde değil de birazcık sohbet tarzında olsun. Elinize kahvenizi alın diyeceğim, ama fazla kaçırmayın kahvenizi. Her şeyin fazlası zarardır. Bir kahvesever olarak biraz kafein bağımlısı olduğumu biliyorum. Kahvemi elime almayınca o gün ne yaparsam yapayım bir şeyler eksik olduğunu hissederim hemen.

Benim için arkadaşlarla gezmeye çıkmak demek bir kahve dükkanına oturup sohbet etmek demektir. Kısacası; dostlarla içilen kahve, neşedir. Diğer yandan, kahve yalnızlık ister. Bazen bir kahve yudumlayıp bir şarkı açarsın, sessizce dinler ve o şarkı seni istediğin hayallere doğru götürür. Elimde tuttuğum şu basit kahve hem yalnızlığa iyi gelir hem de sohbet ortamında dostlukları pekiştirir. Eğer şu an yanınızda kahveniz yoksa hiç üzülmeyin. Yeter ki yüzünüzdeki tebessümler eksik olmasın. :)

Hepimizin ihtiyacı var, biraz tebessüm edelim. Dünyada birçok şeyi bedeli ile elde edebilirsiniz. Tebessüm ve dostlukları elde edemezsiniz. O zaman gülümsemeye devam et, hayat güzel çünkü. Fazla da gülümsersen seni deli zannederler. Bir Orhan Veli şiiri der ki,

Sokaklarda giderken kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım zaman
Beni deli zannedeceklerini düşünüyorum.
Gülümsüyorum..

Kartpostalın İzinde | Bakü İçeri Şehir

Bakü İçeri Şehir
Azerbaycan'dan Gelen Kartpostal
Bugün elime bir kartpostal geçti. Üzerinde yabancı pul ve farklı bir damga olmasına rağmen, Türkçe ifadeleri görünce bir anda duraksadım. Gurbetçi bir kardeşimizden mi geldi, diye düşündüm. Sonra anladım ki Azerbaycan'dan gelmiş. İlk defa Azerbaycan'dan kartpostal aldığım için gerçekten çok mutluyum. Kartpostalın üzerinde Bakü şehrinden bir kesit var. Buraya Eski Şehir ya da İçeri Şehir, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün tarihi çekirdeği olarak bilinen bir yermiş. (Azerice yazılışı İçəri Şəhər) Orta Doğu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olması burayı önemli kılmakta. Yaptığım araştırmaya göre, kartpostalda gördüğünüz İçeri Şehirin çevresini sarmalayan surların içinde bulunan Kız Kalesi (Azerice: Qız Qalası) ve Şirvanşahlar Sarayı şehrin önemli bir sembolü olduğunu öğrendim. Evet, kız kulesi veya kalesi sadece bizde yokmuş.

2000 yılında Şirvanşahlar Sarayı, Kız Kalesi ve İçeri Şehir ile birlikte UNESCO'nun belirlediği Dünya mirasları listesine eklenmiş. Dünya mirasları listesinde alınması ile birlikte burada geniş çapta restorasyon çalışmaları başlamış. Bir de son zamanlarda Azerbaycan ekonomisinin büyümesi ile lüks binaların eklenmeye başladığını görüyoruz.

Yolunuz Azerbaycan, Bakü'ye düşerse buraları görmeden gelmeyin. :)

Posta Damgası
Gelen Kartpostalın Üzerindeki Posta Pulu


Plaklar Tozlu Raflardan İniyor

Plaklar

Nostaljiyi seven biri olarak ben bu yazıyı yazmada sanırım biraz geç kaldım. Dijitalleşme adı altında günümüzde plakları az görür olduk. Ben hala plakların neden yavaş yavaş kaybolduğunu anlamış değilim. Nedeni ise analog olarak kaydedilen bir müzik en iyi analog bir cihaz ile dinlenmesidir. Bu cihazlar pikap veya gramafon'dur. CD, telefon ve bilgisayarımızdan dinlediğimiz dijital formatlar seslerin sıkıştırılmış ve kalite açısından kayba uğramış halidir. Dijitalleşme bize dinleme kolaylığı sağlarken, gerçek sesleri unutmamıza neden oluyor. Kim istemez ki bir sanatçının sesini ve hatta südyodaki tıkırtıları bile aynen kaydeden orjinal bir sesi.
Benzetme yapacak olursak; bir şarkıyı plak ile dinlemek denize kendi gözünle bakmak ise, dijital dinlemek aynı denize fotoğraf ile bakmaktır.

Vinyl

 Maddeleri oluşturan moleküllerin titreşmesi ile ses dalgaları oluşur. Titreşimler de ses dalgalarını oluşturur. İnsan kulağını düşündüğümüzde bu bahsettiğim ses dalgaları kulak zarını titreştiğinde işitme fiili gerçekleşmiş oluyor. Analog ile dijital arasındaki fark buradan geliyor. Analog kelime anlamı benzer, eş olarak sözlükte bulabilirsiniz. Stüdyoda kaydedilen orjinal ses kaydının formu aşağıdaki 1 numaralı grafikteki gibi oluyor. Plaklar ile analog kayıt yapıldığında bu ses dalga formu 2 numaralı grafikteki gibi korunmuş oluyor. Dijital ses kaydına geldiğmizde aynı forma yakın ama 3 numaralı grafikteki gibi kırılımlar ve kayıplar oluyor. Dijital kayıt alındığında biraz ses kalitesinden ödün vermiş oluyoruz. Kulağımız dijital seslere alıştığı için bu farkı anlamak ilk başta zor oluyor.

Analog ve dijital

Peki plaklar nasıl ses çıkarıyor?
Müzik kaydı yapılırken oluşan titreşimleri bir iğne yardımıyla boş plağın üzerine kazınıyor. Dinlerken de pikap veya gramafonun iğnesi plağa kazınan çizgilerden ilerliyor. Bu çizikler üzerinde iğne ilerlerken çiziğin şekline göre plakçaların diyaframını titreştiriyor ve ses çıkıyor. Basitçe plakların çalışma sistemi budur. Bu sayede araya hiçbir dijital aracı girmemiş oluyor. Aşağıdaki fotoğrafta ses kaydı yapılırken plakların üzerine kazınan çizgileri mikroskobik olarak görebilirsiniz. Biz onu gözümüzle sadece tırtıklı ve siyah yapısını görebiliyoruz.


Plak türleri nelerdir?
 33'lük, 45'lik ve 78'lik olarak 3 çeşit plak vardır. Bu fark pikap iğnesinin bir dakikada aldığı tur sayısındandır (Pikap, 33'lük bir plak çalarken iğnesi 1 dakika içinde 33 kez tam dönme yapar). Plakların atası olarak sayılan 78'lik plaklardan başlayayım. 78'lik plaklara taş plak denmektedir. İlk basılan plakların hepsi taş plaklardan oluşur. 4 dakika civarında ses kayıdı içerir, çok kırılgandır. Kırılgan olması nedeniyle saklaması zordur ve günümüze ulaşan çok az sayıda taş plak vardır. Taş plaklar sadece gramafonlarda çalar. Günümüzde üretilen pikapların hiçbiri direk taş plak çalmaz (iğne ucu değiştirilmesi lazım).

45'lik plaklar Tekli veya Easy Play(EP) olarak bilinir. Bu plaklar genelde 7 inç'lik (yaklaşık 17,5 cm) bir boyutu vardır. Ön ve arka yüzüne olmak üzere 2 şarkı kaydedilen bir plaktır. Bu plaklar küçük olmasından eskiden arabalarda bulunan plakçalarlarda kullanılmıştır. Günümüzde bulunması zorlaşmaya başlamıştır çünkü yeni basım plaklar genelde 33'lük Longplay olarak basılmaktadır.

33'lük plaklar Uzunçalar veya Long Play(LP) olarak bilinir. Bu plakların 12inç'lik (yaklaşık 30 cm) bir boyutu vardır. Boyutunun büyük olması bize üzerinde 12 şarkılık gibi dev bir albümü dinleyebilmemizi sağlar. Ticari olarak üreticiler için daha uygun olduğundan son basılan plaklar bu boyuttadır.

Pikap

Plakların baskı kalitesini ne belirler?
Burada plakların dijital kayıtlara göre daha kaliteli olduğunu belirttim, ama plakların da kendi içinde kalite sınıflandırması var. Plaklar 125 gram, 150 gram  ve 180 gram ağırlığı civarında üretilir. 180 gram ve daha fazla ağır gramajda daha kaliteli plaklar olarak belirtilir. Plak üzerindeki sesi duymamıza yarayan izlerin 180-200 gram plaklarda daha derin kesilebilmesinin ses kalitesini de olumlu yönde etkilediği söylenmektedir. Kaliteli plaklar daha iyi ses verebilir, çizilmelere ve kırılmalara karşı daha dirençli olur.

Bu yazımda kısaca, genel olarak plak ses kayıt kalitesinden, neden plak dinlenmesi gerektiğinden, plakların yapısı ve çeşitlerine kısaca bir göz atmak istedim. Umarım, pikap alıp plak dinlemeyi düşünenler için faydalı bir yazı olmuştur.



Anneannem İçin Son Bir Yazı

Veda

Ben anneannemi kaybedeli sadece bir hafta oldu. Daha gözümdeki gözyaşlarım kurumadı. Biz küçükken yaz tatillerinde hep onun yanına giderdik. Buradan oraya giden günde tek otobüs seferi vardı ve sabah gün aydınlanmadan varırdık. Eve doğru yaklaştığımızda bizi karşılamak için o hep yola bakıyor olurdu. O kadar fedakardı ki, biz gelmeden yoldan yorgun geliriz ve dinlenelim diye yatakları hazırlamış olurdu. Üstüne bir de kahvaltımız hazır olurdu. Bir yıl ayrı kalmanın hasreti içinde torunlarını rahat ettirmek için kendini çok yorardı. Anneanne zahmet etmene gerek yok deyince bize kızar, siz rahat edin yoksa ben huzursuz olurum, derdi. Biz gelmeden önce tüm evi hazırladığı dolmalar, keteler, börekler, tatlılar, meyveler ile doldurmuş olurdu.

Dedemi kaybedeli de iki yıl gibi süre olmuştu. Biz dedeme çok üzülürken sen çok soğuk kanlı durarak hep bizi teselli etmeye çalıştın. Sonra bir hastalık geldi ve son bir ayını hastanede yatarak geçirdin. Tekrar çıkıp geleceksin diye beklerken hastane köşelerinde ansızın uzun bir yolculuğa çıktın. Yoğun bakımdasın diye yanına kimseyi almamışlardı. Kapıda herkes senin iyi olmanı beklerken oracıkta tek başına son nefesini vermişsin.

Biliyorum senin gözünde dünya malının ehemmiyeti hiç olmadı. Her ay eline geçen son üç kuruşla bile Kuran-ı Kerim alıp çevrendekilere dağıtır veya bir camiye bağışlardın. Hayatın boyunca tek derdin son nefesini mübarek Cuma gününde ve imanla verebilmek oldu. Rabbim sana bu isteğini bahşetti.

Keşke biraz daha yaşayabilseydin, keşke biraz daha yanımızda olabilseydin.. Anneannem, güzel insan!..
Nur içinde yat..

Y.A