Üstümde öyle bir yorgunluk var ki, anlatamam. Bahar yorgunluğu mu ne diyorlar. Polene allerjim yok.. En azından ben öyle düşünüyorum. Bahardan şikayetçi değilim. Aksine çok seviyorum. Özellikle ağaçların yeşermesini ve çiçeklerin açmasını seviyorum. Hava ne sıcak, ne de soğuk. Tam istenilen şey bence. Yazın sıcaktan şikayet edilir, kışın da soğuktan. İlkbahar ise ikisinin tam ortası.
Güzel havalarda nedense işlerimiz yoğunlaşır. Kendini dışarı atmak istersin, fakat arkanda yapman gereken pek çok sorumluluğun vardır. İşte şu an ben tam bu bahsettiğim durumu yaşıyorum. Bahar yorgunluğu denen şey tüm enerjimi alıyor ve içimden çimenlere uzanıp yatmak geliyor.
Üstelik dün sabah saat 8 sularında masa başına oturmuşum ve akşam 6'ya kadar neredeyse hiç kalkmamışım. Öğle arasına çıkmadığımı farkedince bari kendime bir 10 dk kahve molası vereyim dedim. Kahve makinesi bozulduğunu öğrenmemle günün benim için daha zor geçeceğini anladım. Dışarı çıkıp kahve alacağım yer de yok. Birisi bana hazır 3'ü 1 arada teklif etti ama o imitasyon kahveyi maalesef içemiyorum.
Ben günde en az bir bardak filtre kahve veya sütlü espresso içerim. Bu sabah olur veya öğlen olur benim için farketmez. Bu nedenle kendimi zaten kahvekolik olarak tanımlarım. Zaman geçtikçe benim için daha da çekilmez hale gelmeye başladı. Saat 3 olmuş ve ben hala kahvesiz.. Yapmam gereken işlerle uğraşırken dikkatimin dağılmaya başladığını farkettim. Gökten bir grande caffe misto(orta boy sütlü filtre kahve) düşse belki o an dünyanın en mutlu insanlardan biri olurdum. Lakin olmadı... Bundan sonra her daim termos bardağımla çantamda yaz, kış kahve taşımaya çalışacağım. (Yapamadı.....)
O halde onca olan şeyi mevsim geçişlerine bağlayıp bırakayım. Dışardan bir ses.. Tabi, tabi zaten kahve makinesini de mevsim geçişleri bozdu :)