Nasılsın?
Son Konuştuğumuzdan beri epey zaman geçmiş. Burayı özledin mi?, derseniz hem de delicesine. Vakit ilerledikçe insanın daha çok bir şeyler çizip karaladığını ve yazdığını farkettim. Zamanın getirdiği yazma olgunluğu ile nedense okuyucu daha az yazdığını sezer. Gayet haklılar çünkü ortada bir olgu göremeyince böyle düşünmeleri normal. Her görünen köyün bir de görünmeyen kısmı olabilir. Yazma olgunluğu dediğim şey elindeki yazı denemelerini paylaşamamaya sebep oluyor. Bir şeyi söylemeden önce iki kez düşün dercesine yazıları paylaşmakta neredeyse üç kez düşünür hale getiriyor. Yazan kişi kendini daha iyi anlatabileceğini düşündüğü için yazılarını beğenememektedir. Yazmak da konuşmak gibi olduğu için ve konuşmanın da yordamı olması sebebiyle daha iyi yolların olduğunu yazar çok iyi bilmektedir. Tecrübe kendini bilmeyi gerektirir.
İyi misin?
Herkesin muhakkak en sevdiği bir kitap ve yazar vardır. O satırları okurken sizi alacak ve başka diyarlara götürecek o cümleye gelmişsindir. Birkaç saniye durur ve baştan tekrar okursun. Karşında seni tanıyan en yakın dostun konuşuyormuş gibi senin duygularına, hissettiklerine tercüman olmaktadır. Hatta bu bundan daha iyi anlatılamazdı izlenimine kapılırsınız. Birçoğumuz bu nedenle kitap okurken kalemle, kağıtla can alıcı gördüğü cümleleri not alarak okur. Notları tekrar okuyunca ilk kez keşfettiği yerlere tekrar gideceğini iyi bilir.
İyi pazarlar..
Yaşam sürecimizde aldığımız, alacağımız her kararın olgunlaşma sürecine ihtiyacı vardır. Yazma dürtüsünün de bu ihtiyacının olması kaçınılmazdır. Olgunluk sürecinden geçmiş bir yazının verdiği keyif hem yazan hem okuyan için eşsizdir.
YanıtlaSilGüzel açıklamışsınız, sağolun.
SilMotivasyon yazısı gibi çok güzel olmuş teşekkürler
YanıtlaSil