Ne yapalım böyle ise böyledir. Yapacak bir şey yok. Buna da razı olup diğer razı oluşlarının yanına koy.
Sessizlik..
Ne kimsenin kimseye emek verecek sabrı, ne başka birine ayıracak vakti, ne de tanımak gibi bir isteği var. Her şey kendiliğinden hazır olsun, onu rahatlıkla alayım ve tüketeyim derdi var. "Sen ailenin yanında rahat mı büyüdün?" diye sorarlar. Herkes kendi ailesinin el bebeği veya gül bebeğidir. Herkes kendini bulunmaz hint kumaşı sanar. Sanar sanar ama sadece sanar. Herkes kendi dünyasının kralı, padişahı, siz adını ne koyarsanız koyun ondan sanar.
"Gerçekten tanımak ister miydin?" diyor sakince.
Bilmiyorum. Bildiğim bir şey seni görmek istediğimdir. Sen zavallı biri değilsin sadece komiksin diye ekliyordu. Ne yazık ki gururunu kıramıyordu. Dedim ya herkes kendi dünyasının kralıdır. Kendisi kral olunca başkasını piyon olarak kullanıp oyundan erken ayrılmasını rahatlıkla sağlayabilir. Piyonlar bir bir oyundan ayrılınca oyundan ayrılma sırasının kendisine yaklaştığını farketmiyordu. Bazı şeyler alışkanlıktan olsa gerek içten istemese de bazı konularda çevresine güzel gözükmek için için kendisinde bir zorunluluk hissediyor.
Önce sen diye yaklaşıyor. "Siz?" diyor susuyor çaresizce bakınıyor etrafına. Daha sonrasında sadece uzaktan bakıyor. Elini uzatır gibisinden havaya kaldırmaya yeltenirken bir anda benliğine yenik düşüp kendisini ucu çıkmaz bir sokağa bırakıyordu.