BLOGGER #MIM 2017'ye DOĞRU HAYALLER, DİLEKLER VE HEDEFLER


Beni mimlediği için güzide blog yazarı Cafe Tigris'e teşekkürlerimi iletiyorum. Haydi o zaman ben de bu güzel mimi cevaplamaya başlayayım.

1-Kimse mükemmel değildir ama yine de eksikleri düzeltmek mümkün. Huylu huyundan geçmez mi dersin? Yoksa şu huyumu değiştirsem hiç fena olmaz mı? Nedir o huyun? 2017 için kendinde değiştirmek istediklerin neler?                                                                                                                                                
Kimse mükemmel değildir. Mükemmellik, inananlar için sadece Allah'a has bir özelliktir. İnsan hata yapmasaydı zaten o kişiye insan denmezdi. İnsan hata yapar fakat sonrasında ders alıp tekrar aynı hatayı yapmaz, yapmamalı. En azından eksiklikleri düzeltmek için biraz çaba göstermeli. Ben de çaba göstermeye çalışıyorum. Eksiklik mi denir yoksa takıntı mı denir bilmiyorum ama ben bir işe başlayınca o işi bitirmeliyim. O işin yarım kalması beni sürekli rahatsız ediyor. Başka şey yaparken bile sürekli aklıma gelir. Basit bir örnek verecek olursam, bir kitabı okumaya başlamışsam aynı zamanda ikinci kitaba başlayamam.

2-Meşhur Alaaddin'in Sihirli Lambası oldu ya kucağına düştü. Ve tabi ki 3 dilek hakkı verdi. Dikkatli düşün, klavyenden çıkan her cümleyi gerçeğe dönüştürebilir. Ne dilerdin?                                                                                                                                                   
3 dilek hakkım olsa birini kendime, diğerini sevdiklerime, sonuncusunu ise dünya için kullanırdım. Karar vermekte aceleci biri olmadığım için kendi hakkım biraz kenarda dursun derdim. Diğerlerini çevremdeki sevdiğim insanların mutlu olması için ve dünya barış, huzuru için bekletmeden kullanırdım.

3-Şimdi gerçek hayata dönüyoruz, evin, çocukların, kendin, kedin.. için yeni yılda neler yapmak var aklında? Şimdiden düşünelim ki, yeni yıl kapıda hazırlıksız yakalanmayalım :)                                                                                                                                                            
Yeni yılda önce düzenli, güzel ve istediğim alanda bir işe girmek istiyorum. Mühendislik mezunuyum ve yüksek lisansta da tez dönemindeyim. Ayrıca dünyayı gezmek gerçekten çok istiyorum. Hem iş hem de gezmek aynı anda olmayacağı için bu hayalleri biraz ertelemek gerekecek. Kimbilir belki ileride bu planı iki kişi olarak gerçekleştirebilirim.

4-Piyangodan büyük ikramiye çıksa hepimiz dünyayı gezeriz değil mi? Sen neler yapmak isterdin? Bir de şöyle düşün, o istediklerin için çok  para şart mı? Belki de değildir.                                                                                                                                          
Piyangodan bana ikramiye çıkmaz çünkü hayatımda hiç piyango bileti almadım. Almayı da hiç düşünmüyorum. Hiç emek göstermeden bir insanın bir anda çok fazla parası olması akıl sağlığını bozar. O para hayır da,  mutluluk da getirmez. Sağlığın ve sevdiklerin yanında olsun zaten yavaş yavaş isteklerin gerçek olur.

5- Para para para. Para harcamadan da gerçekleştirebileceğin hayallerin vardır elbet. Haydi onları da paylaş, bekliyoruz.                                                                                                      
Öncelikle her işin başı sağlıktır. Sonrasında insanlara sürekli tebessüm ederek ve size yapılan iyiliklere teşekkür ederek gerisi kolayca gelir. Yeter ki insanın yanında sevdikleri olsun..


2016 Yılında Dikkatimi Çeken Blog Yazıları


Merhaba samimi blog yazar ve okurları,
Blog yazarak, okuyarak bir yılı daha acısı ve tatlısı ile bitiriyoruz. Yeni yıla girerken arkamıza dönüp son bir kez daha bakarak 2016 yılı içinde paylaşılmış güzel blog yazılarını sizlere hatırlatmak istedim.  Aklıma gelen güzel blog yazılarını sizlerle aşağıda linkleri ile birlikte paylaşacağım. Bazılarını daha önceden okumuş olabilirsiniz, belki de ilk defa göreceksiniz. Unutmayın ki, bloglar yazdıkça çoğalır okundukça değerlenir. Takip ettiğim 200'den fazla blog yazarlarının hepsine yazdıkları yazılar için teşekkür ederim ve kalemlerine sağlık diyorum. Blog yazılarının devamının gelmesini diliyorum. Ayrıca blogumu ve blogger arkadaşlarımı takip etmeyi unutmayın. Yorumlarınız her zaman önemlidir. İyi okumalar..

Cafe Tigris                     : Bir Bahar Akşamı
Acemi Demirci              : Dağların Arasında Taş Dantelden Bir Siluet: İshak Paşa Sarayı 
Sade ve Derin                : İlk Aşk
Gökhan Tekin                : İstanbul'u Gezdim ve Güzel Yürekli Bir İnsan Tanıdım
Kafası Karışık Blog       : Hayatımın Fon Müziğiydin Leonard Cohen 
Ece Evren                      : Aşk İki Kişiliktir   
Dilek Eren:                    : İyi ki Doğduk Sevgili Blogcuğum
Mutluluğun Peşinde      : İzmir Kahve Festivali 2016
Evren Günlüğü              : Atıf Ünaldı Söyleşisi + Vlog 
Her Şeyden Konuşmalı : Önce İcat Edildi, Sonra Unutuldu!
Mustafa Sönmez           : Anlat Hadi (Kalbinin Sesini Dinle)
Kelimeler Benim          : Senden Korkmuyorum
Değmesin Yağlı Boya   : Blogumu Kapatmak İstiyorum Diyenlere
Berika'nın Günlüğü       : Bir Şair Padişah/ Genç Osman (Farisi) 
Begonvil Sokağı            : Hayatlarımız Hikaye Olmuş


Kartpostalın İzinde | Redang Adası ve Beyaz Rusya Milli Kütüphanesi

Karpostalın izinde başlıklı yazı serimin üçüncüsü ile karşınızdayım. Bu başlık altında yurtdışından bana gelmiş kartpostalları görmekte olacaksınız. Dünyanın dört bir yanından kartpostallar geldikçe sizlerle geldiği yerin hikayesi ile birlikte paylaşacağım.
Redang Adası
Malezya'dan Gelen Kartpostal
Bahsedeceğim ilk kart Malezya'nın başketi Kuala Lumpur'dan elime ulaştı. Kartpostalın üzerinde Redang adasından bir kesit var ve plajda çocuklar denize doğru koşarken görülmekte. Ne yalan söyleyeyim Redang adasını ilk defa duyuyorum. İnternetten hemen haritasına baktım. Ada, Malezya yarımadası'nın doğusunda bulunuyormuş ve ülkenin en güzel turistik yerlerinden biriymiş. Redang adası berrak deniz suları ve kumsallarıyla ünlü olduğu kartpostalın üzerinde yazıyor. Denizi çok temiz olduğu için turistler buraya dalış için gelmekteymiş. Konaklamak için lüks otellerin bulunması daha cazip bir yer haline getirmiş. Doğal alanlar korunduğundan ve çok kumsal alana sahip olduğu için su kaplumbağalarını rahatlıkla ada çevresinde görebilirmişiz. Açık denize sahip olduğundan köpek balıklarını da görebilirmişiz. Bence tatile Maldivler ve Hawaii adalarına gitmeyi düşünenler için güzel bir alternatif.
Redang island
Malezya Redang Adası
İkinci kartpostalda ise Beyaz Rusya'nın Minsk şehrinden geldi. Kartpostal üzerinde Minks şehrinde bulunan Beyaz Rusya Milli kütüphanesi resmi bulunmakta. Kütüphanenin değişik bir mimarisi var. Binanın önünde Belarus’un ilk matbaacısı Franzysk Skaryna’nın bronz anıtı yer almaktaymış. Dünyanın en büyük kütüphanelerinden biriymiş. Ayrıca, 1922 yılında kurulmuş tarihi bir kütüphane olması kartpostal üzerine resiminin basılmasına önemli bir sebeptir. Yalnız fotoğraflarda gördüğüme göre 94 yıllık bir kütüphaneymiş gibi görünmediğini belirtmeliyim.
Beyaz Rusya Milli Kütüphanesi
Beyaz Rusya'dan Gelen Kartpostal

Kaktüs ve Ben


Odamın bir köşesinde duruyor. Kendisini bolca çiçek açan bitkilere tercih etmişim. İkimizde kendi halimizde takılıyoruz. Birbirimizi unuttuğumuz günler oldu, yanı başıma alıdğım günler de oldu. Ama o her şeye rağmen bana küsmedi. Zaman hızlı geçmiş ve tam beş yıl olmuş evime alalı.

Evet, bir kaktüsten bahsediyorum. Evinizde kaktüs yetiştirmek isterseniz yazımı okumaya devam edebilirsiniz. Kaktüslerin ömrü uzundur. Soğuğa ve sıcağa dayanıklıdır. Yalnız fazla su verirseniz onu ölüme terk etmiş olursunuz. Sulamasını yaparken arada bitki besini de vermeyi ihmal etmiyorum. Güneşi pek sever. Yetiştirene zahmet vermeyen bir bitkidir. Ayda bir sulamanız bile yetecektir. Kaktüsün büyümesini görmek biraz sabır ister. Düzenli bakarsanız yılda bir kez çiçek açacaktır. Eğer o da sizi severse yılda 3-4 kez çiçek açabilir.
Kaktüsü İlk aldığım zamanlar
Kaktüsümü ilk aldığım sene bir kez çiçek açtı. Şimdi ise 3-4 ayda bir çiçek açtığını görüyorum. İlk aldığım zaman küçüktü kendisi ve tabii ki saksı da. Büyüdüğünü görünce saksılarını değiştirin. Bu sayede toprağı havalanmış olur. Daha büyük saksıda daha kolay büyümesini sağlarsınız.

Son olarak, "neden kaktüs aldın?" diyenler oluyor. Aslında hiçbir nedeni yok. Yağmurlu bir kış gününde hızlıca evime gitmeye çalışırken yol kenarındaki çiçekçi dükkanının tezgahında gözüme denk geldi. Tek başına küçük bir bitki duruyordu. Sorgusuzca çiçekçiye girip kaktüsü aldım. Yani bir kaktüs alma düşüncesi bile yok iken, bir kaktüsüm oldu.
Kaktüsün Son Hali

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

Fantastic Beasts and Where to Find Them

Harry Potter serisinin ilk kitabı 1997 yılında piyasaya çıkmıştır. Gün geçtikçe ve serinin yeni kitapları çıktıkça dünya genelinde Harry Potter sevgisi artarak devam etti. Bu sevgi Yapı Kredi Yayınları’nın 2001’de bastığı ilk Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı ile ülkemizde de artmaya başladı. Harry Potter serisinin son filminin çekilmesi ile bu heyecan son buldu diye düşünülmeye başladı.

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?, J.K Rowling'in kaleminden çıkan başarılı Harry Potter serisinin dünyasında geçen kitaptan uyarlama bir film. Hikayesi Harry Potter dünyasının tam 70 yıl öncesine uzanan ve Newt Scamander adlı hayali bir karakterin hikayesini anlatmaktadır. Film,  bizi 1926 yılının New York'una götürüyor. Newt Scamander, Fantastik canavarlar hakkında bir günce tutmaktadır ve daha sonra bu tuttuğu günceyi bir kitaba çevirmeyi düşünen bir kaşiftir. Canavarlar ile ilgili bir konu nedeni ile Scamander New York'a gelir ve çantasını başkasınınki ile karıştırır. Bu sayede serbest kalan canavarları tekrar çantaya sokabilmek için çalışacaktır.

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

"Harry Potter" son dört filminin yönetmenliğini üstlenmiş olan Davit Yates bu filmin de yönetmeni. Genç kaşif yazar Scamander rolünü Oscar ödüllü oyuncu Eddie Redmayne üstlenirken, filmin kadrosunda Ezra Miller, Colin Farrell, Katherine Waterston,Alison Sudol, Dan Fogler, Samantha Morton da yer alıyor. Film, 18 Kasım'da vizyona girdi ve hala vizyonda bulunmakta. Filmi beğenerek izlemeniz dileğiyle.

"Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?" filminin fragmanı

Osmanlı Posta Pulları


Osmanlı'da ilk modern posta teşkilatı 1840 yılında posta nezareti (bakanlık) adı altında kurulmuş. Aynı yılda ilk posta pulu Birleşmiş Krallık'ta kullanılmaya başlamıştır. Osmanlı devleti, ilk posta pulunun basımı ve kullanımı 1863 yıllarına dayanmaktadır.  Tarihe bakıldığında Osmanlı devletinin bu konuda geç kaldığını düşünebilirsiniz, ama gerçek hiç te öyle değil. Asya'da yapışkan posta pulu basan ikinci bağımsız ülke Osmanlı Devleti oldu (Rusya'dan sonra). İlk basılan pulun üstünde dönemin padişahı Sultan Abdülaziz'in tuğrası ve tuğranın altındaki hilalde "Devlet'i Aliye-i Osmaniyye" yazıyordu.
Sultan Abdulhamit Stamp
1893 yılında basılmış Osmanlı Puluna örnek
 (Sade tasarımlı ve 2.Abdulhamit tuğralı )
Alt kısmında Fransızca olarak deux piastres (2 dolar) yazmakta
1863’ten 1913 yılına kadar olan dönemde posta pulları üzerinde padişahların tuğraları yer almaktadır. Sadelik ve tekdüzenlik hakimdir. 1913 yılından itibaren Osmanlı pulları üzerinde mimarlık yapıtları görülmeye başlanmıştır. Osmanlı'nın son zamanlarında ekonomik bunalımlar ve savaşlar nedeniyle zor dönemler geçirdiğinden görkemli pullar basılamamıştır. Bir bakıma ülkenin durumu pullarına da yansımıştır. Bu nedenle, 1914 yılında bu durumu ortadan kaldırabilmek için posta pullarının görkemli olması ve dışarda basılmasına karar verilir.

14 Ocak 1914 yılında 5. Sultan Mehmet tarafından bastırılan 1. Londra Posta Serisi ile ilk İstanbul temalı Osmanlı posta pulları basılmaya başlamıştır. İngiltere'de basılan bu pulların nakışlarını Mimar Muzaffer Bey yapmıştır. Türkçe tezyini (süslemesi) Hattat Mehmet Bey gerçekleştirmiştir. Londra'nın Wilkinson matbaasında, o dönemin dünya pulları kalitesinde basılmıştır.
The Ottoman Empire joined the General Postal Union
İmparatorluk basımı: 1880 (1)
(1) Bu pul ülkenin adını ve değerini Arapça olduğu kadar batı karakterlerinde taşıyordu. Pul 1880 yılında basıldı. Uçları yukarıya doğru olan Arap elyazısıyla çevrilmiş Osmanlı İmparatorluğu Posta Servisi "Post of Ottoman Empire" yazılı bir hilali içeriyordu. En alt kısmında batı rakamıyla yazılı 20 rakamı ve paras (para) yazısı bulunmaktaydı. Orta kısmındaki etiket üzerinde EMP: OTTOMAN (Osmanlı İmparatorluğu) çalışması vardı. İlk başta Dünya Posta Birliği ülkeleri içinde kullanılması planlanıyordu. Bu nedenle 1876'da 1890 yılına kadar imparatorluk yazılı değişik tasarımda posta pulları basıldı. Fakat sonraları resmi olarak yurt içi kullanımına da sunuldu.
İmparatorluk Posta Pulu
4 dilli Osmanlı pulu (2)
(2) Osmanlı çok uluslu bir imparatorluk olmasının etkisini bu pulda görebilirsiniz. Pulun üzerinde 4 farklı dilde "Doğu Rumeli" yazısı bulunmakta. Bu diller Türkçe, Fransızca, Yunanca ve Bulgarca'dır. Bu yazılar yazılırken Arap, Latin, Yunan ve Kiril alfabeleri kullanılmıştır.
Column of Constantine Ottoman Stamp
Sürşajlı Osmanlı pulu (3)
(3) Öncelikle pulculuk terimi olan Sürşaj; bir sayının, kelimenin yerine geçmek için üzerine başka bir sayı veya kelime basma işine denir. 1. Dünya savaşının çıkması ve zorunlu tasarrufun başladığı bu dönemlerde yeni pullar çıkarılamamış. Bunun yerine eldeki pulların fiyatları değiştirilerek tekrar piyasaya sürülmüştür. Üstteki resimde sürşajlı pula bakıldığı zaman 4 para değerinde olan pul piyasaya 5 para olarak tekrar sunulmuş. Resimde ise İstanbul'da bulunan Çemberlitaş Sütunu var. 
Rumeli Fortress Stamp
Rumeli Hisarı Osmanlı Pulu, 1914 (4)
(4) Bu pul 1914 yılında bastırılan ilk İstanbul temalı pul serisinden. Pullar yurtdışında basılmaya başladıktan sonra pullar resimli ve daha çok İstanbul teması içermektedir. Üstteki gördüğünüz pul buna güzel bir örnektir.
General Post Office in Constantinople Stamp
İstanbul Genel Posta Ofisi Osmanlı Posta Pulu, 1913 (5)
Sürşajlı Posta Pulu
Erörlü ve Sürşajlı Osmanlı pulu, 1913 (5)
(5) Üstteki iki resimde aynı posta pulunu görmektesiniz. Bu mavi renkteki posta pulunda, İstanbul'daki genel posta ofisinin resmi var. Bu pul serisi 1913 yılında basılmış. Fakat bunlardan biri normal basılmış. Diğeri ise hem sürşajlı hem de erörlü. Erör, değerli kağıtların basılmaları veya zımbalanmaları sırasında meydana gelen hatadır. İkinci posta pulunda erör olarak baskı kayması olmuş. Sürşaj olarak ise ayyıldız içinde hicri 1331 yılını kırmızı mürekkep ile basılmış. Yani bu 1913 yılına denk gelmekte. Tahminimce, erörlü posta pulunun kullanılması için basıldığı yıl ile tastiklenmiş.
Osmanlı Posta Pulu
Edirne Selimiye Camisi Osmanlı Pulu, 1913 (6)
(6) Son resimdeki posta pulunda, Edirne Selimiye Camisi resmi bulunmakta. Dikkat ederseniz pul üzerinde "Andrinople" yazıyor. Edirne'nin eski ismi Andrinople olduğunu olduğunu öğrendim. Fransızca "Ottomanes Postes" yazısı dikkatinizi çekmiştir. (Osmanlı postası)

Osmanlı'da posta teşkilatı için yapılan bu çalışmalar günümüz Türkiye'sinin postacılık tarihini ve posta pullarının temelini oluşturtuğundan ayrı bir önem teşkil etmektedir. Yalnız bu konuda kısıtlı kaynaklarımızın olduğunu üzüntü içinde belirtmek isterim. Varsa bile internet üzerinden bilgi paylaşımı pek olmamış. Bu nedenle bazı Osmanlı pulları hakkında bilgileri öğrenmek için yabancı kaynakları araştırmak zorunda kaldım.


*Pulların fotoğrafları kendi pul koleksiyonumdan alınmıştır.

Kalben Konserindeydim


Hafta sonuna Kalben konseriyle muhteşem şekilde başlamış oldum. Kalben, Şubat 2016'da çıkardığı albümle adını duyurdu. Saçlar, Sadece ve Haydi Söyle şarkıları albümdeki en popüler olanları. Adını belki duymamış olabilirsiniz. Ben bir dinleyin derim. Gerçekten ismi gibi kendisi de kalpten ve samimi, üstelik mütavazı. Sürekli dinleyiciye teşekkür etmekten çekinmeyen birisi.  Şarkılarına başlamadan önce şarkıya özgü güzel tavsiye niteliğinde konuşmalar yapması hoşuma gitti. Şarkının içerdiği hissiyatı bu sayede siz de yaşamış oluyorsunuz.

Bakınız, konserde Kalben ne güzel ifade ediyor: "Hayatınızı planladığınız gibi, bildiğiniz gibi zorluklara rağmen risk alarak yürüyün derim.  Hayat güzel çünkü, eninde sonunda en sevdiklerimizi kaybetsek bile onların kayıplarıyla yaşayan çiçekler gibi güzel. O yüzden çok kafanıza takmamanızı öneriyorum. Sakin olun lütfen." Bu sözlerinin ardından "Sakin ol evladım" parçasını seslendirdi. Bu şarkı albümünde yer almadığını da belirteyim. Eğer dinlemek isterseniz Youtube'dan dinleyebilirsiniz.

Konser

Bir başka şarkı arasında Kalben, "O kusurlarınızda size yardımcı olan insanlar olsun hayatınızda, eksikliklerinizi tamamlamak isteyen. En kötü taraflarınızı bile görüp, sizin saçınızı okşayıp, size bunları hepbirlikte aşabiliriz diyen insanlar olsun." temennisinde bulundu.

Eğlenceli bir konserdi. Gitmek isterseniz konserine, Biletix'den sonraki konserleri için biletinizi alabilirsiniz. Beğeneceğinizi düşünüyorum.



İSVEÇLİLER NASILDIRLAR? #2

İsveç

Dünyanın en mutlu ülkeleri listesinde İsveç'in ilk sıralarda yer aldığını sanırım bilmeyen yoktur. Daha önceden orada yaşamış biri olarak kendi gözümden İsveçlileri biraz "İsveçliler nasıldırlar?" yazımda anlatmıştım. Şimdi ise bu başlığın ikincisini yazmak istedim.
Stockholm Şehir Merkezi - Fotoğraf: Yusuf Arslan
Öncelikle İsveç dediğimizde aklımıza ilk başta Volvo, Scania, H&M, Ericsson gibi tanınmış markalar aklımıza gelir. Aslında bakarsanız bana göre İsveç'in tek milli markası var, o da Ikea'dır. Bunun birkaç nedeni var. Ikea mağazasının amblem renkleri, İsveç bayrağı rengi ile aynı olması ve İsveç yemek kültürünü yani İsveç köftelerini Dünyaya duyurması nedeniyle milli bir marka olmuştur. Bununla sınırlı kalsa iyi olacak. Ikea, bununla sınırlı kalmıyor ve ürünlerine isim verirken İsveç'e özgü terimleri kullanıyor. Kanepe, sehpa, raflar,kapı kolları ve depolama ürünleri İsveç'te bulunan yer isimleriyle adlandırılmış. Banyo malzemeleri, İsveç gölleri ve nehirleriyle adlandırılmış. Çocuk ürünleri; İsveççe memeli, kuş türleri ve sıfatlarla adlandırılmış. Perdeler ise İsveçli kadın isimleriyle adlandırılmış. Ikea'nın kurucusu; disleksi hastası (okuma ve öğrenme bozukluğu) olduğu için böyle bir yöntem tercih etmiş, ama ülkesi adına gerçekten güzel bir iş başarmış.
 İsveçlilerin fredagsmys (cuma keyfi) adında özel günleri var. İş günlerinin bitimi kutlamak ve hafta sonuna hazırlanmak için özel bir gelenek. Ailecek birlikte zaman geçirmenin en iyi yolu olmuş. Bu güne özgü taco yemeği pişirirler ve birlikte yerler. Cuma günleri İsveç'teki cafelerin çoğu taco günü düzenler. Bugüne özgü açık büfe servis yapılır. Eğer İsveç'te arkadaşlarla akşam dışarı çıkmak isterseniz, Cuma günü en uygunu olacaktır. Taco'nun bir Meksika yemeği olarak İsveç'te gelenek olması da ilginç bir durum.


Ülke ekonominin neredeyse %3-5'i nakit parayla dönen bir ülkeden bahsediyoruz. Hatta parayı tamamen bırakmayı tartışan bir ülke. Ödemelerin çoğu mobil cihazlarla ve kredi kartlarıyla yapılıyor. Örneğin şehir içi otobüsüne biniyorsunuz ve telefon uygulaması yardımıyla bir dokunuşla bir biniş ödemesi yapıp şoföre gösteriyorsunuz. Her şey bu kadar. Ben 3 yıl önce İsveç'te iken bu ödeme yöntemini kullanmıyordum. İlk gittiğimde biraz kredi kartı ve sonrasında genel olarak nakit kullandım. Nakit kullanınca parayı neden bırakmaya başladıklarını anladım. Çünkü cepleriniz bozuk 1 kronlarla doluyor. Akşam odama dönünce elimde abartısız bir avuç bozuk kron oluyordu. İsveç pahalı bir ülke olduğu için ve 1000,500,100'lük gibi büyük banknotlar kullandıklarından ceplerde bozuk paralar birikiyor.  Kahve dükkanından 32 kron'a bir bardak kahve aldığında ve elinde 100 kron varsa para üstü olarak en az 8-10 tane bozukluk alırsın. Artık ay sonuna kadar cepte olacak bozuk paranın hesabını yapamaz hale geliyorsunuz.
Stockholm
İsveç'te sigara kullanımı diğer AB ülkelerine kıyasla en az içilen ülke özelliğini taşıyor. Bu başarıya son yıllarda sağlık bakanlığı sayesinde imza atmış. İlaç firmalarının nikotin bantları, sakızları, ilaçları yerine snus kullanılmış. İskandinav ülkelerinde çok yaygın olan snus, tütünün içerdiği bazı zararlı maddeler azaltılmış haliymiş. İsveç'te üniversite arkadaşım ara sıra kutundan çıkardığı küçük bir paketi ağzına alıyordu, çiğniyordu. Bu fiili birçok İsveçlinin de yaptığını gördüm. Sonradan öğrendim, sigara kullanmamak içinmiş. Ülkemize göre gerçekten sigara kullanımı az, ama snus çiğneme olayı çok yüksek. Onun da zararı varmış, fakat sigaraya göre daha az zararlıymış. Siz en iyisi hiç sigara içmeyin ve benim gibi rahat edin. :)

Önceki yazımda İsveçlilerin doğasever olduğunu belirtmiştim. Bu nedenle devlet geri dönüşüm sistemine çok yatırım yapmış. Ülkedeki evsel atıkların neredeyse %99'u dönüştürülebilir hale gelmiş. Geri dönüşümden elektrik üretimi yapılıyor. İsveçliler evlerindeki gazeteleri, plastikleri, metalleri, camları, elektrikli aletleri, ampulleri ve pilleri erinmeden ayırıyor. Kapıların önünde zaten geri dönüşüm konteynırları var. Hatta isterseniz marketlerde bulunan makinelere para karşılığında veya bağış için şişe,teneke kutu vb. şeyleri geri dönüşüme verebilirsiniz. Bu makineler atıklarınızın boyutlarına, rengine ve cinsine göre ayrım yapıp alıyor.

Ayrıca alışverişinizi yaptıktan sonra marketten alacağınız poşet başına para ödüyorsunuz. Bu sayede hem az poşet harcamaya teşvik ediliyorsunuz hem de evden kendi bez çantanızı getirmenize zorlanıyorsunuz. Bu nedenle ben İsveç'te iken çoğu zaman markete sırt çantam ile gidiyordum. Ya da kullandığım teneke kutu, pet şişe gibi ürünlerle markete gider, geri dönüşüm makinelerinden aldığım para ile poşet alırdım.  

Stockholm - Fotoğraf: Yusuf Arslan
Son olarak, Dünyanın en demokratik ve çağdaş ülkesi olarak bilinen İsveç’te alkollü ürün satışları sıkı kurallarla yürütülmekte. Devlet kontrolü altındaki "Systembolaget" adındaki mağazalarda satışı yapılmakta. Ülkede yüksek alkol tüketimi ve uzun kış gecelerinde artan depresyonlara önlem olarak devlet böyle bir çalışma yapmış. İyi de yaptığını düşünüyorum. Hatta ertesi gün mesai yapılacağı için Pazar günleri bu mağazalar kapalı. Devlet kontrolünde olduğu için küçük yaştaki gençlere satış kesinlikle yok. Yaş sınırının ise 20 olması gerçekten çalışmanın ciddi şekilde yürütüldüğünü düşünüyorum. Marketlerde ise alkol oranı sadece %3.5 altındaki içkilerin satış izni var. Aynı zamanda yüksek vergiler var.


İsveç'te geçirdiğim 5 ay boyunca gördüğüm kadarıyla İsveçlileri ilk yazımda özet şeklinde anlatmıştım ve bu yazı ile birlikte derinlemesine anlatmış oldum. Yazı hakkındaki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Hayal Panosu Yapın


Hayal panosu diye yazınca biraz garip oldu. Ne hayali? Pano mu?

İnsan büyüdükçe hayal kurmakta zorlanıyor. Nasıl olsa olmaz tarzında bahaneler türemeye başlıyor. Bu işi küçük bir çocuğun yüzme bilmeden, korkusuzca havuza atlamasına benzetiyorum. Bu çocuk daha işin farkında değil iken bir anda havuza atlar ve yüzmeyi öğrenir. Bu kadar basit. Ama büyüdükçe işler biraz karmaşıklaşıyor.  Korkular ortaya çıkıyor. Aynen hayaller için de böyle oluyor. Büyüdükçe korkular çevremizi sarıyor, hayaller de küçülüyor. Hayallerimizi canlı tutmak için bu işi biraz görselleştirelim. 

Elimize önce güzel bir mantar pano alalım. Biraz da raptiye alalım. Elinizde bunlar yoksa isterseniz iki tutmaç arasına ip de gerebilirsiniz. Önemli olan fotoğrafları asabileceğini bir yer olsun. Hayalin seyahat mi? O zaman bir pasaport fotoğrafı koy ya da gezmek istediğin bir yerin. Başka hayalleri de bu şekilde size hatırlatması için asın. Astığınız resimlerin yerini değiştirmeyin, sabit dursun. Bir yılın sonunda ,yolun neresindeyim, diye kendinize sormuş olursunuz.  Hayallerinize eğlenceli bir şekilde ulaşmaya çalışırsınız.

Hayal panonuzdakilerin hemen gerçekleşmiyor olması sizi hayal kırıklığına uğratmasın. Bu bir süreç. Panonuzdakileri yaşamaya devam edin ve birkaç hafta deneyip olmadı diye bırakmayın. Unutma ki; peşinden koşacak sabrın varsa, hayallerin gerçek olur.

Umarım bu tavsiye yazım teşvik edici olmuştur. Haydi o zaman, hayal panosu yapmaya..

pano

Sizi Daha İyi Tanımak İstiyorum


Herkese Merhaba,

Öncelikle blog yazılarımı düzenli okuyan ve güzel yorumlarıyla beni mutlu eden herkese teşekkür ederim. Hatta sayfama bir kez bile uğramış olsanız dahi sizlere de çok teşekkür ederim. İlk blog yazımı yayınlayalı tam 4 yıl olmuş. Bu süre içinde son 1.5 yıldır düzenli yazmaktayım. Yazdıkça insan kendini gerçekten geliştiriyor. Bu gelişimi daha rahat görebilmek için beğenmediğim bazı ilk yazılarımı blogumdan hala kaldırmadım.

Dikkat ederseniz, kendimi hala geliştiriyorum, dedim. Bu yolda ilerlerken sizlerin de yorumunu almak istedim. Bu nedenle kısa bir okuyucu anketi yapacağım. Bu  sayede kendimi daha doğru geliştirme fırsatı yakalarım. Sizler de istediğiniz gibi güzel bir blog karşınızda bulursunuz.

Anketi doldurmaya karar verdiğinize göre blog yazarlığı sürecinde bana yardımcı olduğunuz için şimdiden TEŞEKKÜR EDERİM!

Anket linki: https://goo.gl/forms/WhoSGuJqJgMso98S2

Soğuk Günlerde Bitki Çayı

Çay Tavsiyesi

Sonbahar ayındayız ve havalar yavaş yavaş soğuyor. Günün yoğun saatleri bizi biraz stresli, yorgun ve akşamları düzgün uyku uyuyamaz hale getirebiliyor. Bu da bizim metobolizma direncimizin düşmesine neden olabiliyor. Mevsim geçişlerinin özellikle nezle, grip gibi üst solunum yolları enfeksiyonlarına davetiye çıkardığı bilinen bir gerçek. Üstelik soğuğun vücut direncini düşürmesi; sağlıksız beslenme gibi etmenlerle birleşince okul, kreş ve ofis gibi kapalı ve iyi havalanmayan yerlerde sonbahar aylarında üst solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığı artıyor.

Bu yazımda soğuk günlerde belki faydası olur diye birkaç tane bitki çayı tavsiyesi vereceğim. Yazıda bahsedeceğim bitki çaylarını hasta olunca kendime yaparım. Biraz da tecrübelerden derleyerek bu yazıyı yazdım. Bu çayları, siyah çay ve kahve gibi fazla içmemenizde fayda vardır. Bazı şeylerin azı faydalı iken, çoğu zararlı olabilmektedir. Herhangi farklı bir hastalığı olanlar ise doktoruna danışmadan hiçbir bitki çayı kullanmamalıdır. Bu yazıdaki bitki çayları hakkında sizlere aktarılan bilgiler, tavsiye niteliğinde olup hiçbir sorumluluk kabul etmemekteyim.

1- Hibiskus Çayı:
Aslında bu çayı bir diyetisyen arkadaşımdan yeni öğrendim sayılır. Tam bir demir ve C vitamini deposu olan bir bitki. Bu sayede bağışıklık sistemimizi güçlendirir.  Demir eksikliği olana faydalıdır. Ayrıca yağ yakımını hızlandırır. Tabi, nasıl olsa hibiskus yağ yakımına faydalı diye fazla yemek yemiyoruz. :)

 Kan şekerini dengeler ve bu sayede tatlı krizlerini önler. Yalnız Hibiskus çayı genel olarak faydalı olurken, hamilelik döneminde ve bazı ilaçlarla birlikte kullanılmaması gerekiyormuş.

Hibiscus
Hibiskus Çiçeği

2- Nar çiçeği:
Bu bitki çayı benim evimde düzenli olarak bulunur ve severek tüketirim. Demlendikten sonra kıpkırmızı rengi var. İlk defa nar çiçeğini demlediğimde gıda boyasına batırmışlar sandım. Sonradan dedemin bahçesinde bulunan nar ağacından aldığım çiçeklerle de çayı yapınca aynı sonuca vardım. Ekşi bir tadı var, ama tatlı bir ekşiliği var.

Hibiskus gibi nar çiçeği de C vitamini deposudur. Vücut direncini artırır ve grip, soğuk algınlığı için çok yararlıdır. Yağları yakma özelliğiyle çabuk kilo verdiren nar çiçeği bitkisi  kilo vermek isteyenler için birebirdir. Fazla tüketilmemesi gerekmektedir. Fazla tüketildiği takdir de kalbe zarar verebilir.

Nar Ağacı
Nar Çiçeği

3- Ada çayı:
Grip olunca ilk başvurduğum bitki çayıdır. Sadece bir bardak içmeniz yeterlidir. Fazlası kesinlikle zararlıdır. Gripte oluşan kırgınlık ve baş ağrısı gibi sorunları kısa sürede gidermektedir. Grip hastalığını hemen geçirmez, ama rahat şekilde atlatmanızı sağlar. Boğaz ağrısı, bademcik iltihabı gibi belirtileri de hafifletir.

Mide ve onikiparmak barsak ülseri olanlar, akut gastriti olanlar ve hamilelik döneminde olanlar kesinlikle kullanmamalıdır.

4- Papatya çayı
Sanırım son zamanlarda siyah ve yeşil çaydan sonra en çok tüketilen çaylar arasında bulunmaktadır. Rahatlatıcı etkisinin olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Yorucu günün ardından uykudan önce bir fincan papatya çayı iyi gider. Aktarlar dışında marketler de bile bulabileceğiniz bir çay. Zararı hakkında hiçbir bilgim yok.


Papatya
Papatya Çayı
 
5-Rezene çayı
 Tat bakımından dereotuna benzeyen rezene; hazımsızlık, mide ağrısı, gaz ve sindirime bağlı diğer problemler için faydalıdır. Rezene çayı bebeklerin gazını almak için verilebildiğine göre hafif bir bitki olmalı. Siz yine de az alın. Her bitkinin fazlası zararlı olabilir.

6-Kuşburnu çayı
Çayının yanında marmelatı da yapılan bir bitkidir. Aslına bakarsanız ben çayından ziyade kuşburnu marmelatını tüketmeyi daha çok seviyorum. İsterseniz siz çayını tüketin. Kuşburnunun çayı, soğuk algınlığının yanında böbrek rahatsızlarına kadar birçok hastalığa karşı fayda sağlıyor. C vitamini zenginliğinden dolayı özellikle kış mevsimlerinde sık içilir. Her ne kadar ben şeker kullanmasam da biraz şeker katarak severek içebilirsiniz. Tadı güzel olduğundan çocuklar bile tüketebilir. Fazla tüketiminden kaynaklı zararını şahsen ben görmedim. Yine de siz abartmayın. :)

Marmelat
Kuşburnu
 
Eğer bu bitkiler hakkında bildiğiniz ve yazmadığım faydaları,zararları varsa yorum kısmına yazarsanız sevinirim. Bu sayede hepbirlikte öğrenmiş oluruz.
kuşburnunun çayı, soğuk algınlığından böbrek rahatsızlıklarına kadar birçok hastalığa fayda sağlıyor.

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/sizin-icin/saglik/kusburnu-cayinin-8-onemli-faydasi_12222.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url
kuşburnunun çayı, soğuk algınlığından böbrek rahatsızlıklarına kadar birçok hastalığa fayda sağlıyor.

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/sizin-icin/saglik/kusburnu-cayinin-8-onemli-faydasi_12222.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url
kuşburnunun çayı, soğuk algınlığından böbrek rahatsızlıklarına kadar birçok hastalığa fayda sağlıyor.

Yazının tamamı: http://www.hurriyetaile.com/sizin-icin/saglik/kusburnu-cayinin-8-onemli-faydasi_12222.html?utm_source=copy-paste&utm_medium=copy-paste&utm_campaign=copy-paste-with-url

Ferhan Şensoy ile Ferhangi Şeyler

Ferhangi Şeyler

İyi tiyatro seyircisi olanlardan mısınız, yoksa Ferhan Şensoy'un oyununda da dediği gibi "sesiniz bana hafif ecnebi" diyenlerden misiniz?

Ünlü tiyatro araştırmacısı ve yazarı Özdemir Nutku, "Bir toplumun ekonomik ve toplumsal kalkınmasının, o ülkenin kültürel kalkınmasıyla olabileceğini" belirtmiştir. Gelişmiş toplumlara baktığımızda tiyatro kültürünün gelişmiş olduğunu görebiliriz. Tiyatro bize dayanışmayı öğretir, düşünceyi eyleme sokma yeteneği kazandırır, toplum yaşamı için gerekli sorumluluk duygusu sağlar ve halka ahlak ve toplumsal sorunlar hakkında yeniden düşünme fırsatı vermesi gibi pek çok faydası vardır.

Siz hala tiyatro biletinizi almadınız mı? :)

Ben bir tane bilet aldım ve Ferhan Şensoy'un Ferhangi Şeyler tek kişilik tiyatro oyununa gittim. 30 yıldır oynanan 'Ferhangi Şeyler' bu sene 2000. kez sahnede. Yılların eskitemediği büyük usta Ferhan Şensoy'un performansı gerçekten takdire şayan.

İki perdeden oluşan, hızla değişen Türkiye gündemini takip eden bir oyun. Kısaca gündelik herhangi olayların Ferhan Şensoy tarafından mizahi şekilde değerlendirilmesi.  İlk perdeye oyuna yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

İkinci perdeye ise günün gazeteleriyle başlayıp, üzerine mizah katarak, gazete manşetlerini yorumlamasıyla başlıyor. Gazetedeki manşetlerin aynen yazıldığı gibi okunması halimize gülelim mi, yoksa ağlayalım mı durumunu oluşturuyor.

Eğer Ferhangi Şeyler oyununa gitmek isterseniz biletix'ten oynanacak şehirleri kontrol edip biletinizi alabilirsiniz. Ayrıca tiyatrodan sonra biraz beklerseniz, Ferhan Şensoy sizin adınıza kitaplarını imzalayacaktır.

İyi seyirler..
İlk perde İzmir’den İstanbul'a oyunu için yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

Today Deal $50 Off : https://goo.gl/efW8Ef
İlk perde İzmir’den İstanbul'a oyunu için yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

Today Deal $50 Off : https://goo.gl/efW8Ef
İlk perde İzmir’den İstanbul'a oyunu için yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

Today Deal $50 Off : https://goo.gl/efW8Ef


Kahve Dükkanları

Kahve

Kahve dükkanı denince burnuma hemen daha yeni çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis gibi kokusu geliyor. Kahveyi güzel yapan şey kesinlikle taze çekilmiş olmasıdır. Bu yüzden kahve dükkanlarını severim. Her daim taze kahve önüne sunulur. Bir yudum kahveni alırsın ve sakin bir müzik ile enerjini geri toplarsın.

"O kadar parayı vermeye ne gerek var" diye sorular kulağıma gelmeye başlayınca ise cevabım, evet gerek var. 3'ü bir arada veya 2'si bir arada  gibi hazır kahveler de ucuz bir seçenek. Fakat adında hazır olan gıda ürünlerinden doğrusu biraz çekiniyorum. İçindekilere biraz göz atıyorum: kahve beyazlatıcısı, süt proteini, şeker ve en son çözülebilir biraz kahve var. Halbuki ben sadece kahve içecektim. :)
 
Şimdi benim konum bu değil. Benim konum gerçek kahve tatlarının bulunduğu kahve dükkanları olacak. Kahve meraklılarının özellikle çok sevdiği ve son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız üçüncü dalga kahve dükkanları var. Peki bunun ikincisi ve birincisi var mıydı? Kahve için ölüp bitmekte olan, gününü kahvesiz geçiremeyen kafein çılgınları var. Onlar bu konuya aşina olabilirler, yine de biz birinci dalgadan üçüncü dalgaya doğru kahve akımlarının yolculuğundan bahsedelim.

Birinci dalga kahve,  kahvenin bulunuşundan sonra toptan satın alınması ve kahveyi her eve sokacak şekilde dağıtımını sağlayan sistemdi. Kahve her evde vardı ancak önemli olan kaliteden ziyade o kahveyi bir şekilde içebilmekti. Yani burada kahveden aldığınız tadın pek de önemi yok. Aslına bakarsanız kahvenin emekleme dönemi olmuş oluyor. Sadece ticari bir ürün olarak görülüyor.


İkinci dalga kahvede; ticari amaç olmaktan çıkma, markalaşma ve tüketicilerin zevkleri doğrultusunda servisi daha ön plana çıkmıştır. Başta Starbucks olmak üzere Caffe Nero, Gloria Jeans, Tchibo gibi pek çok franchise şeklinde kurulan zincir kahve dükkanlarının yaygınlaşmasıyla oluşmuştur. Kahvenin hakettiği değeri görme ve alınan keyfin artması bu dönemin başlamasıyla olmuştur. Kahveye özgünlük katan bu akım hala popülerliğini korusa da kahvenin gurmesi olarak nitelendireceğimiz kişiler için artık sonlanmaya yakın bir akım olarak görülebilir.


Üçüncü dalga kahve, kahveye saygı duymanın ve takdir etmenin önemini ortaya çıkardı. Kahvenin çekirdeğinin topraktan aldığı tüm aromalar gün yüzüne çıktı. İçerken damağımızda kalan tatlar bizim için önemli oldu. Kısaca kahve sanatı karşımıza çıktı. Kahvenin çekirdekten bardağa olan süreci öğrenebilmenin yanı sıra demleme teknikleri de değişti. Kahveler artık Aeropress, Chemex, Syphon, Hario V60 gibi laboratuvarı andıracak aletlerde demleniyor ve bizlere sunuluyor.
Ülkemizde üçüncü dalgayı Walter's Coffee, Kronotrop, MOC (Ministry of Coffee), CoffeeTopia, Petra Roasting Co., Coffee Sapiens, Two Cups Coffee&Roastery, Brew Coffee Works gibi adını saymakla bitmeyen pek çok kahve dükkanı temsil etmekte.
 


Yazıyı okuduğunuza göre artık canınız biraz kahve çekmiştir. O zaman haydi kahve içmeye :)