Bu sefer yolum Erzincan'a düştü


Recep Yazıcıoğlu Parkı - Fotoğraf: Yusuf Arslan
  Bu yaz yolum Erzincan'a düştü. Doğusunda Erzurum, batısında Sivas bulunmakta. Sarp dağlıkları geçince geniş bir plato karşımıza çıkmakta ve tam orada Erzincan şehri bulunmaktadır. Şehre uzaktan bakınca çok katlı ev göremezsiniz. Nedeni ise buranın deprem bölgesi olması. Aslına bakarsanız bu sayede şehir daha sade ve aşırı şehirleşmeden uzak görüntü çizmekte. Geniş ve düz yer şekline sahip olması sebebiyle dağınık yerleşim görülmekte.

     Şehirde biraz tur atınca birçok çay bahçesi görebilirsiniz. Dadaşlar şehri Erzurum'a yakın olmasından bu çay bahçelerinde kıtlama çay içen sayısı bir hayli fazla. Kıtlama çay içmek için marketlerde satılan standart küp şekerleri kullanmıyorlar. Yöreye has, suda geç eriyen ve sert kıtlama kesme şekeri var.

     Şehir merkezinde Dörtyol adında bir meydanı var. Erzincan'da her yol Dörtyol'a çıkar dersem yanlış olmaz. Çünkü burada yol tarifleri hep buraya göre yapılıyor. (Dörtyol'dan aşağı gel veya Dörtyolun orada buluşalım vb.)

Erzincan
Dörtyol - Fotoğraf: Yusuf Arslan

    Bakırcılık sanatı burada çok eski zamanlardan beri yapılıyor. Kullanımı azalması ve yeni nesilin bu mesleğe ilgi göstermemesi sebebiyle neredeyse yok olma noktasına gelmiş. Şehir merkezideki Dörtyol'un altında bakırcılar çarşısı var. Burada pek çok farklı bakır eşya bulabilirsiniz. Yalnız artık çoğu fabrikasyona dönmüş durumda. El işçiliği olan ürün de bulabilirsiniz, fakat ücreti biraz fazla olacaktır. Erzincan'a gelince bakır eşya almamak olmaz.

Erzincan
Yeraltı Çarşısı - Fotoğraf: Yusuf Arslan

     Buraya gelince uğramanız gereken yerlerden biri de Ekşisu mesire alanı. Adından da anlaşılacağı gibi buranın suyu ekşi. Çeşmelerinden maden suyu akmakta. Buraya gelmeden önce yanınıza birkaç boş şişe getirmenizde fayda var. Çünkü marketlerde satılan maden sularından farkı yok. Hatta burada adı iyi bilinen madensuyu şişeleme fabrikaları bile var.

Erzincan
Ekşisu Mesire Alanı - Fotoğraf: Yusuf Arslan

     Son olarak buradan ayrılırken bakır eşyaları yanı sıra tulum peyniri, tava leblebisi ve erzincan ketesi alabilirsiniz. Buraya gelince bu ürünleri her yerde bulabilirsiniz. İyisini almak istiyorsanız halkına sormanızda fayda var.

Şehir Merkezine Yakın Bir Sulama Barajı - Fotoğraf: Yusuf Arslan

Podcast #1: Dünya'yı gezmek

İlk podcast yayınımdan herkese merhabalar
Acı bir kahve tadında podcastinin bu bölümünde Dünya'yı gezmek hakkında konuştuk.

Podcast yayınına üye olmak için: RSS / iTunes  

                     
Podcast: indir  (Süre: 2.56 dk - 2.7 MB)
Podcast ile ilgili düşünce ve yorumlarınızı aşağıdaki yorum kısmından benimle paylaşırsanız çok sevinirim.


Sonbaharın geldiğini nasıl anlarız?

1- Havanın erken kararması ile günlerin kısaldığını anladığımız an,



2- Havalar bir soğuk bir sıcak olduğundan ne giyeceğini bilemediğin an, (Elinde yedek bir hırka ile dolaşırsın.)


3- Doğa yeşil renkten sarı renge dönüşmeye başladığı ve ağaçların yapraklarını dökmeye başladığı an,


4- Manav ve market reyonlarında kavun,karpuz gibi yaz meyveleri yerini turunçgil meyvelerine bıraktığı an,


5- Mevsim geçişlerine adapte olamadığından doktordan alınan raporlu izinlerde artış görüldüğü an,


6- Televizyondaki dondurma, soğuk içecek reklamlarını artık görmezsin. kahve ve çay reklamları sürekli oynatılmaya başladığı an,


7- Mağazalardaki yeni sezon ürünlerinin sanki yazın üstüne bir şey giymemişsin gibi kalın elbiselerin satılmaya başladığı an, 

Artık Sonbahar gelmiş demektir. Elinize kahvenizi alıp kitap okuyarak, yürüyüş yaprak, sinemaya giderek ve doğayı fotoğraflayarak bu mevsimin tadını çıkarmanız dileğiyle.

Espresso cezvesi ile nasıl kahve yapılır?

Espresso

Kahvesever biri olarak eve kahve makinesi almayı düşünüyordum. Üstüne makineyi almak için araştırma bile yapmıştım ve sonra dedim ki kendime, o koca makineyi evde nereye koyacaksın? Ürünü almaktan vazgeçtikten sonra karşıma espresso cezvesi çıktı. İnternetten biraz araştırınca birçok farklı çeşidini ve farklı isimlerde karşıma çıktığını gördüm. Karşıma çıkan isimler: Moka pot, espresso cezvesi, moka makinesi, espresso aleti... 
İsimleri farklı gibi gözükse de hepsi aynı işi yapan aletler.

Moka pot özellikle İtalya olmak üzere Avrupa'da ve Güney Amerika'da kullanılıyor. Kahvenizi makineye koyuyorsunuz, ocakta çay demler gibi demliyorsunuz. Tam bir espresso elde edemeseniz de ona yakın bir tadı var. Filtre kahveden daha yoğun ve aromalı. Makine ile yaptığınız kahveye sıcak su koyarsanız Americano'ya, süt ve süt köpüğü eklerseniz de cappuccino'ya yakın bir şey elde etmiş olursunuz.
espresso cezvesi
Ikea'dan alıdğım Radig espresso cezvesi
Ikea'da Radig espresso makinesini görünce hiç vakit kaybetmeden aldım. Makineyi alırken kaç kişilik hazırlayacaksanız makineyi o boyutta almalısınız.
Wikipedia'dan aldığım görselden mekanizmasını ve çalışma mantığını güzelce görebilirsiniz. A bölmüne su, B bölmüne kahve koyuyorsunuz. Ocağı açmamızla A bölümünde oluşan su buharı B'ye koyduğumuz kahvenin içinden geçerek C bölümünde toplanıyor. 
Wikipedia'dan aldığım görsel [1]
Üst kapağı ve alt kapağı çevirerek rahatlıkla iki parçaya ayrılıyor. Ortasında ise bir süzgeç var. Suyu koyduktan 2-3 dk sonra kaynamaya başlayacak, kahveniz üst kısma kaynama durana kadar akmaya devam edecektir. En son ocaktan alıp zevkinize göre süt veya sıcak su ekleyerek içebilirsiniz.Unutulmamalıdır ki en fazla 1-2 espresso bardağı kahve üstüne sıcak su veya süt ekleyin. Aksi takdirde çok sert kahveniz olacaktır.



[1] https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=644193

SATIR ARASI MİM

Öncelikle beni mimlediği için Sevgili Acemidemirci blogunun yazarı Ayşei Yasemin YÜKSEL'e teşekkürlerimi iletiyorum. Soruları içtenlikle ve severek cevapladım.

mim


1- Nasıl blog yazmaya başladınız?
    
Yazmak güzel şeydir demek biraz basit olacak, ama gerçekten güzeldir.  Sanki karşında biri varmış gibi kendinle beyin fırtınası yapmanın yoludur. İnsan yazdıkça kendi benliğini daha iyi anlamaya ve daha iyi ifade etmeye başlar. Düşündüklerimizi veya öğrendiklerimizi bir yere yazmak onları muhavaza eder. Bunun üzerine "Söz uçar, yazı kalır." dediğimizde işin ehemmiyeti ortaya çıkmış olacaktır.

Sebahattin Ali, Kürt Mantolu Madonna kitabında "Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz."  demiş. Gerçekten de yazarak hiç pişman olmayacağımızı biliriz.

Bu yüzden yazıyordu o birbirinden güzel kelimelerle, değerli blog sayfasına. :)

Tam bundan 4 sene evvel ilk yazımı yazmışım. İsterseniz arşivden bakın ilk yazıma. Yazının başlığı ise "Acı bir kahve tadında". İlk kez memleketinden ayrılmış biri olarak farklı duygularla giriş yapmışım. Bir kenarda hatıra olarak duruyor.
Düzenli blog yazmaya ise Nisan 2015 ile başladım. Bu nedenle beni daha yeni tanıyorsunuz ya da tanıyacaksınız.


2- Blogunda daha önce yazmadığın tarzda yazsan bu ne olurdu?

Kesinlikle bu şiir olurdu. Şiir okumayı severim fakat yazmayı hiç denemedim. Nedeni ise şiir yazmanın gerçekten yetenek isteyen bir şey olduğuna inanmamdır. Bir işi ustasına bırakırsan her şey daha güzel olur.

3.Bloglarda okumayı en çok sevdiğin konular nedir?

Bloglar sayesinde bazen bir konu hakkında bilgi öğreniyorum bazen de kendimi blog yazarının günlük yaşantısı içinde buluyorum. Vakit buldukça elime kahvemi alıp sırası ile blogları geziyorum. İnanır mısınız; eposta, gfc, telefonumdaki uygulama gibi vb. yollarla yaklaşık 200 tane blogu takip ediyorum. Belki daha fazlası vardır. Şu blog iyi veya şu blog kötü demiyorum. 
Genel olarak gezi, günlük, kitap yorumu ve deneme tarzı yazıları severim. Yeter ki emek verilmiş olsun. 

4.Hayatta en çok yapmak istediğin üç şey nedir?

Bunlardan birisi kesinlikle Dünya'yı gezmek. Şimdi bu klasik bir söz gibi gelecek. Yeni yerler görüp, tanıdığın kadar özgünsündür. Gezerken iki fotoğraf çekinelim sonra şurayı görelim tarzında değil. Gittiğin yerde yerel insanlarla tanışıp onların kültürlerini, yaşayış tarzlarını öğreneceksin ve en son gezilecek yerleri gezeceksin. Anlayacaksın ki Dünya'da geçerli tek bir dil vardır, o da insanlıktır. Nereye gidersen git duyular, hisler ve duygular hiçbir zaman değişmez. 

Diğerleri ise blog yazmaya sizler gibi güzel okurlar olduğu sürece yazmaya devam etmek ve mesleğimi en iyi şekilde yapabilme fırsatı bulabilmek isterim.
Ailenin hayattaki her şeyden önemli olduğunu belirtmeden bitirmek istemiyorum.