Kültür-Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kültür-Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dönemine Damga Vurmuş Plaklar


Barış Manço

Barış Manço - Kol Düğmeleri (1967)
Fransa, Belçika, Çekoslovakya, Almanya derken birçok ülkede Belçikalı grup Les Mistigris ile birlikte konser veren Barış Manço, Les Mistigris grubu ile birlikte Sahibinin Sesi şirketiyle kendi besteleri ve iki türkü yorumunun olduğu iki 45’lik plak çıkardı.

Barış Manço Belçikalı Grup Les Mistigris'ten ayrılıp İstanbula geldikten sonra Kaygısızlar grubuna katılmış ve bu grubun üyeleri günümüzde herkesin tanıdığı MFÖ grubunun üyelerinden Mazhar Alanson ve Fuat Güner’di. Barış Manço’nun daha önce Bizim Gibi adıyla yayınlanan Kol Düğmeleri şarkısının ikinci versiyonunu 1967 yılında bu grup ile yapmıştır. Grafik tasarım ve mimarlık eğitimi de alan Barış Manço, bu 45'lik plağın kapağı olmak üzere birçok kendi plaklarının kapaklarını 60-70'lerin Türkiye'sinde hiç yapılmamış tarzda kendi tasarlamıştır.



Sezen Aksu

Sezen Aksu - Kaybolan Yıllar (1978)
Minik Serçe olarak herkesin bildiği Sezen Aksu'nun ilk plağının albüm kapağındaki ismi Sezen Seley olarak ilk 45'lik plağı Haydi Şansım/ Gel Bana 1975 yılında çıkmıştır. Bu isim değişikliğini Sezen Aksu'nun haberi olmadan yapım şirketi popüler isim oluşturmak için yapmıştır. Bu ilk plak projesi hemen hemen hiç satmayarak başarısız olmuştur. Aslında o dönem daha hiç tanınmayan Sezen Aksu için yapım şirketinin plak albümündeki izinsiz isim değişikliği sayesinde neredeyse hiç etkilenmemiştir. Bu albüm bir ara toplatılmış ve Seley yazan yerin üstünü kapatarak Aksu yazdırmıştır.  Sezen Aksu'nun tüm Türkiye'de adının bilinmesi sağlayan plak albümlerinden biri 1978 yılında çıkan Sezen Aksu Kaybolan Yıllar/ Neye Yarar 45'lik plağıdır.



Hümeyra

Hümeyra -  Sessiz Gemi (1975)
Yeşil Giresunlu tarafından Yahya Kemal Beyatlı'nın Sessiz Gemi şiirini Fransızca bir şarkıya söz olarak yerleştirdi ve o dönemde bu tarz çalışma Türkiye'de yapılan ilk çalışmalardandı. Hümeyra seslendirince de plak ülkemizde çok popüler olmuştur. Bakmak isterseniz müziği kullanılan şarkının adı Sans Toi Je Suis Soul'dir.



İlhan İrem

İlhan İrem - Yazık Oldu Yarınlara (1974)
İlhan İrem'in yaptığı ilk 45'lik plağı 1973 yılında Bazen Neşe Bazen Keder ile beklediği başarıyı yakalayamadı. Bu plağı günümüzde pek bulamamazın sebebi o dönem neredeyse hiç satmamasıdır.  İlhan İrem'in yapmış olduğu ikinci 45'liği ilk yüzünde Yazık Oldu Yarınlara şarkısı genç sanatçıyı bir anda en popüler sarkıcı konumuna getirdi. Diğer yüzünde bulunan Haydi Sil Gözlerini şarkısı da dönemin sevilen şarkısıdır. Bu plak çok satınca farklı bir kapakla ikinci kez satışa çıkmış ve içerisinde daha önce neredeyse hiç satmayan Bazen Neşe Bazen Keder ilk plağı ile Yazık Oldu Yarınlara plağı birlikte  bulunmaktadır.




Zeki Müren - Gözlerin Doğuyor Gecelerime (1988)
Sanat güneşi olarak bildiğimiz, ilanlarda gerçek sanatçı ve değişilmez sanaatkar olarak addedilen Zeki Müren'in kuşkusuz her plağı herkes tarafından beğenilmiştir. Ülkemizde 1960'ların ortalarında plak piyasası zirve yapmıştır. Bu yıllarda plak sanayisinin kralı tabii ki de Zeki Müren'dir. Plaklar, günümüzde eskisi kadar olmasa da tekrar popüler olmaya ve basılmaya başladı. Hala Zeki Müren plakları çok satmaktadır. Plak denince nedense ilk aklıma gelen sanat güneşimiz Zeki Müren olmaktadır. Sizin için plak denince ilk aklınıza hangi sanatçı geliyorsa yorumlarınızla belirtirseniz sevinirim.




Ajda Pekkan - Göz Göz Değdi Bana (1964)
Ajda Pekkan bir film yıldızı olarak çıktığı yolda kendisini bir anda popstar olma yolunda büyük adımlar atarken bulmuştur. Ses dergisinin sinemaya yeni yüzler kazandırmak amacıyla açılan yarışmada Hülya Koçyiğit'in ikinci olduğu yarışmada Ajda Pekkan birinci olmuştur. 1963 yılında ilk filmi Adanalı Tayfur'da seslendirdiği Göz Göz Değdi Bana şarkısı ile dikkat çekmiştir. Burada seslendirdiği şarkı ile Öztürk Serengil'in seslendirdiği Abidik Gubidik Twist şarkısıyla birlikte 45'lik plak olarak yayınlandı. 



dadaloğlu

Cem Karaca - Dadaloğlu (1970)
Tiyatrocu bir aileden gelen Cem Karaca sahnelere hiç de yabancı değildir. 1967 yılında Apaşlar grubuna katıldı ve aynı yıl Altın Mikrofon Yarışması'nda Emrah adlı beste ile ikinciliği kazandılar. O dönemde Cem Karaca Apaşlar grubunda batı müziği ile doğu müziğini sentezleyip Anadolu Rock müziği tarzda çalışmalar yaptı. Resimdeki Gözyaşları ve Bu Son Olsun gibi parça çalışmaları ile devam etmiştir. Apaşlar grubundan ayrılıp Kardaşlar grubuna katılan Cem Karaca, Dadaloğlu 45'lik plak çalışması ile büyük başarı elde edecekti. Bu çalışma dönemin plak listesini tutan dergilerinde bir numaraya kadar yükselecekti. Cem Kara ömrü boyunca şarkılarında fakirlerin, işçi sınıfının yanında olmuş ve bir dönem sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldığından memleket hasretini çok iyi bildiğinden memleket hasretini şarkılarında bulabilirsiniz.



*Plaklar ile ilgili olduğumdan ve severek araştırdığımdan sizlerle de 45'lik plakları paylaşmak istedim.

Eline Beline Diline Sahip Çık


Tarihi yorumlar iken günümüzün koşullarına bağlı olarak olaylara göre yorumlamak çok yanlış olacaktır. Yıllar içinde toplumun anlayışı, davranışı ve hedefleri değişkenlik gösterebilir. Bu değişim çağın getirdiği olgulara göre dilde de olabilir. Dil, millet için hayatındaki kültürünün göstergesi, gelecek nesillere aktaran vasıtası ve kendini ifade etme vasıta görevi görmektedir. Dil ayrıca kendini konuşan milletin yüzyıllar içinde ortaklaşa oluşturduğu bir şeydir. Bu nedenle bir toplumun diline bakarak onu konuşan toplumun mantığını ve düşünce tarzı hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

Eline beline diline sahip çık, Hacı Bektaş Veli'nin bir sözüdür ve bu söz bektaşiliğin de özüdür.  Ele sahip olup; haram yememeyi, bele sahip olup; zina etmemeyi, dile sahip olup; kötü söz konuşmamayı öğütlediğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ancak günümüzde kapalı e sesini (Boğumlanma noktası i ve e ünlüleri arasında bulunan e sesi yani -é, TDK ) yazmadığımızdan, zaman geçtikçe de daha az okuduğumuzdan Hacı Bektaş Veli’nin sözünü de sadece ahlak anlayışı içerisinde anlamak durumunda kalıyoruz.

"Eline, beline, diline hakim ol" derken burada "el" eski Türkçede bulunan il kelimesi ile aynı anlamdadır; yani ülke, yurt anlamındadır. Bel ise Türkülerde gurbet elleri şeklinde çok duymuşsunuzdur. Ayrıca Türkçede bu şekilde kurulmuş Çamlıbel, Otlukbeli, Oğuzeli, Türkeli vb. yüzlerce yerleşke ismi vardır. Yaşadığın çevreye bel denmektedir.
Diline derken ise konuştuğun anadil Türkçe'den bahsedilmektedir. Hacı Bektaşi Veli bizlere, içinde yaşadığın ülkene (eline), yaşadığın yakın çevreye (beline), konuştuğun diline sahip çık, diyor.

Türkçe, öylesi bir dildir ki, zaman geçtikçe unutuğumuz derin anlamları içerisinde barındırmaktadır.

Kartpostalın İzinde | 1.İzmir Buluşması ve Kapıma Gelenler


Uzun zamandır ilk defa kapımda bu kadar fazla kartpostal gördüm. Whatsapp veya Facebook messenger gibi uygulamalar ile aynı anda bu kadar çok ileti gelse inanın hiç sevinmezdim. İkisi Türkiye'den, İspanya'dan, Belarus'tan ve sonuncusu ise Tayvan'dan. Üzerinde geldiği yerlerden izler taşımasından ziyade, bir kişinin emeği ve saygısı var. Karşımdakiler benim için zahmet etmiş, üzerine pul yapıştırmış ve bunu posta ofisine veya posta kutusuna gidip atmış. Ben blogumda bu tür kartpostal ile ilgili yazıları onların değerleri vakitleri için yazıyorum. Tabii ki de teşekkürlerimi onlara ilettim.
Tayvan'dan Gelen Kartpostal

Düşündüğünüzde bunlara ne gerek var, diyebilirsiniz. Sanırım biz insanız; çevremizle iyi iletişim kurmak, arkadaşlar edinmek ve kısacası sosyal olmak gibi bazı önemli ihtiyaçlarımız var. Bu nedenle kartpostal göndermek veya kapında bir kartpostal göreceğini bilmek bile insanı mutlu etmeye yetebilecek şeylerdir. Benim yurtdışında yüzyüze tanıştığım bazı arkadaşlarım olduğu için kendimi şanslı hissediyorum. Eğer böyle bir durumunuz yoksa bir de postcrossing sitesini deneyin. Bunun için karşındakini tanımana bile gerek yok.  Uluslararası kartpostallaşma sitesine üye ol ve ilk kartpostalını sen gönder. Sonrasında dünyanın herhangi bir yerinden sana kartpostal gelmesini bekle.

Postcrossing 1.İzmir Buluşmasından Gelen Kartpostal

Postcrossing, Türkiye'de o kadar yaygın ve seviliyor ki geçtiğimiz 1 Nisan'da 1.İzmir Postcrossing buluşması yaptılar. Bu işe gönül vermiş kişiler bir kafede toplandılar, birbirlerinin kartpostallarını imzalayıp mektup arkadaşlarına ve postcrosser arkadaşlarına gönderdiler. Üstüne günün anısına kaşe yaptırmışlar. Bana da o güne özel kartpostallardan biri elime ulaştı. Bu kartpostalı kim gönderdi diye sorarsanız mutluluğun peşinde blogunun sahibi Şeyma Mektepli gönderdi. Buradan tekrardan teşekkürlerimi iletiyorum. Kendisinin bloguna bir göz atın derim. Çünkü, "Postcrossing nedir?" ve  "Mektup arkadaşı nasıl bulunur?" gibi soruların cevaplarını bulacaksınız.

İspanya, Barcelona'dan Gelen Kartpostal

Belarus'tan Gelen Kartpostal

Kartpostalın İzinde | Bakü İçeri Şehir

Bakü İçeri Şehir
Azerbaycan'dan Gelen Kartpostal
Bugün elime bir kartpostal geçti. Üzerinde yabancı pul ve farklı bir damga olmasına rağmen, Türkçe ifadeleri görünce bir anda duraksadım. Gurbetçi bir kardeşimizden mi geldi, diye düşündüm. Sonra anladım ki Azerbaycan'dan gelmiş. İlk defa Azerbaycan'dan kartpostal aldığım için gerçekten çok mutluyum. Kartpostalın üzerinde Bakü şehrinden bir kesit var. Buraya Eski Şehir ya da İçeri Şehir, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün tarihi çekirdeği olarak bilinen bir yermiş. (Azerice yazılışı İçəri Şəhər) Orta Doğu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olması burayı önemli kılmakta. Yaptığım araştırmaya göre, kartpostalda gördüğünüz İçeri Şehirin çevresini sarmalayan surların içinde bulunan Kız Kalesi (Azerice: Qız Qalası) ve Şirvanşahlar Sarayı şehrin önemli bir sembolü olduğunu öğrendim. Evet, kız kulesi veya kalesi sadece bizde yokmuş.

2000 yılında Şirvanşahlar Sarayı, Kız Kalesi ve İçeri Şehir ile birlikte UNESCO'nun belirlediği Dünya mirasları listesine eklenmiş. Dünya mirasları listesinde alınması ile birlikte burada geniş çapta restorasyon çalışmaları başlamış. Bir de son zamanlarda Azerbaycan ekonomisinin büyümesi ile lüks binaların eklenmeye başladığını görüyoruz.

Yolunuz Azerbaycan, Bakü'ye düşerse buraları görmeden gelmeyin. :)

Posta Damgası
Gelen Kartpostalın Üzerindeki Posta Pulu


Kartpostalın İzinde | Redang Adası ve Beyaz Rusya Milli Kütüphanesi

Karpostalın izinde başlıklı yazı serimin üçüncüsü ile karşınızdayım. Bu başlık altında yurtdışından bana gelmiş kartpostalları görmekte olacaksınız. Dünyanın dört bir yanından kartpostallar geldikçe sizlerle geldiği yerin hikayesi ile birlikte paylaşacağım.
Redang Adası
Malezya'dan Gelen Kartpostal
Bahsedeceğim ilk kart Malezya'nın başketi Kuala Lumpur'dan elime ulaştı. Kartpostalın üzerinde Redang adasından bir kesit var ve plajda çocuklar denize doğru koşarken görülmekte. Ne yalan söyleyeyim Redang adasını ilk defa duyuyorum. İnternetten hemen haritasına baktım. Ada, Malezya yarımadası'nın doğusunda bulunuyormuş ve ülkenin en güzel turistik yerlerinden biriymiş. Redang adası berrak deniz suları ve kumsallarıyla ünlü olduğu kartpostalın üzerinde yazıyor. Denizi çok temiz olduğu için turistler buraya dalış için gelmekteymiş. Konaklamak için lüks otellerin bulunması daha cazip bir yer haline getirmiş. Doğal alanlar korunduğundan ve çok kumsal alana sahip olduğu için su kaplumbağalarını rahatlıkla ada çevresinde görebilirmişiz. Açık denize sahip olduğundan köpek balıklarını da görebilirmişiz. Bence tatile Maldivler ve Hawaii adalarına gitmeyi düşünenler için güzel bir alternatif.
Redang island
Malezya Redang Adası
İkinci kartpostalda ise Beyaz Rusya'nın Minsk şehrinden geldi. Kartpostal üzerinde Minks şehrinde bulunan Beyaz Rusya Milli kütüphanesi resmi bulunmakta. Kütüphanenin değişik bir mimarisi var. Binanın önünde Belarus’un ilk matbaacısı Franzysk Skaryna’nın bronz anıtı yer almaktaymış. Dünyanın en büyük kütüphanelerinden biriymiş. Ayrıca, 1922 yılında kurulmuş tarihi bir kütüphane olması kartpostal üzerine resiminin basılmasına önemli bir sebeptir. Yalnız fotoğraflarda gördüğüme göre 94 yıllık bir kütüphaneymiş gibi görünmediğini belirtmeliyim.
Beyaz Rusya Milli Kütüphanesi
Beyaz Rusya'dan Gelen Kartpostal

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

Fantastic Beasts and Where to Find Them

Harry Potter serisinin ilk kitabı 1997 yılında piyasaya çıkmıştır. Gün geçtikçe ve serinin yeni kitapları çıktıkça dünya genelinde Harry Potter sevgisi artarak devam etti. Bu sevgi Yapı Kredi Yayınları’nın 2001’de bastığı ilk Harry Potter ve Felsefe Taşı kitabı ile ülkemizde de artmaya başladı. Harry Potter serisinin son filminin çekilmesi ile bu heyecan son buldu diye düşünülmeye başladı.

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?, J.K Rowling'in kaleminden çıkan başarılı Harry Potter serisinin dünyasında geçen kitaptan uyarlama bir film. Hikayesi Harry Potter dünyasının tam 70 yıl öncesine uzanan ve Newt Scamander adlı hayali bir karakterin hikayesini anlatmaktadır. Film,  bizi 1926 yılının New York'una götürüyor. Newt Scamander, Fantastik canavarlar hakkında bir günce tutmaktadır ve daha sonra bu tuttuğu günceyi bir kitaba çevirmeyi düşünen bir kaşiftir. Canavarlar ile ilgili bir konu nedeni ile Scamander New York'a gelir ve çantasını başkasınınki ile karıştırır. Bu sayede serbest kalan canavarları tekrar çantaya sokabilmek için çalışacaktır.

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?

"Harry Potter" son dört filminin yönetmenliğini üstlenmiş olan Davit Yates bu filmin de yönetmeni. Genç kaşif yazar Scamander rolünü Oscar ödüllü oyuncu Eddie Redmayne üstlenirken, filmin kadrosunda Ezra Miller, Colin Farrell, Katherine Waterston,Alison Sudol, Dan Fogler, Samantha Morton da yer alıyor. Film, 18 Kasım'da vizyona girdi ve hala vizyonda bulunmakta. Filmi beğenerek izlemeniz dileğiyle.

"Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?" filminin fragmanı

Kalben Konserindeydim


Hafta sonuna Kalben konseriyle muhteşem şekilde başlamış oldum. Kalben, Şubat 2016'da çıkardığı albümle adını duyurdu. Saçlar, Sadece ve Haydi Söyle şarkıları albümdeki en popüler olanları. Adını belki duymamış olabilirsiniz. Ben bir dinleyin derim. Gerçekten ismi gibi kendisi de kalpten ve samimi, üstelik mütavazı. Sürekli dinleyiciye teşekkür etmekten çekinmeyen birisi.  Şarkılarına başlamadan önce şarkıya özgü güzel tavsiye niteliğinde konuşmalar yapması hoşuma gitti. Şarkının içerdiği hissiyatı bu sayede siz de yaşamış oluyorsunuz.

Bakınız, konserde Kalben ne güzel ifade ediyor: "Hayatınızı planladığınız gibi, bildiğiniz gibi zorluklara rağmen risk alarak yürüyün derim.  Hayat güzel çünkü, eninde sonunda en sevdiklerimizi kaybetsek bile onların kayıplarıyla yaşayan çiçekler gibi güzel. O yüzden çok kafanıza takmamanızı öneriyorum. Sakin olun lütfen." Bu sözlerinin ardından "Sakin ol evladım" parçasını seslendirdi. Bu şarkı albümünde yer almadığını da belirteyim. Eğer dinlemek isterseniz Youtube'dan dinleyebilirsiniz.

Konser

Bir başka şarkı arasında Kalben, "O kusurlarınızda size yardımcı olan insanlar olsun hayatınızda, eksikliklerinizi tamamlamak isteyen. En kötü taraflarınızı bile görüp, sizin saçınızı okşayıp, size bunları hepbirlikte aşabiliriz diyen insanlar olsun." temennisinde bulundu.

Eğlenceli bir konserdi. Gitmek isterseniz konserine, Biletix'den sonraki konserleri için biletinizi alabilirsiniz. Beğeneceğinizi düşünüyorum.



Ferhan Şensoy ile Ferhangi Şeyler

Ferhangi Şeyler

İyi tiyatro seyircisi olanlardan mısınız, yoksa Ferhan Şensoy'un oyununda da dediği gibi "sesiniz bana hafif ecnebi" diyenlerden misiniz?

Ünlü tiyatro araştırmacısı ve yazarı Özdemir Nutku, "Bir toplumun ekonomik ve toplumsal kalkınmasının, o ülkenin kültürel kalkınmasıyla olabileceğini" belirtmiştir. Gelişmiş toplumlara baktığımızda tiyatro kültürünün gelişmiş olduğunu görebiliriz. Tiyatro bize dayanışmayı öğretir, düşünceyi eyleme sokma yeteneği kazandırır, toplum yaşamı için gerekli sorumluluk duygusu sağlar ve halka ahlak ve toplumsal sorunlar hakkında yeniden düşünme fırsatı vermesi gibi pek çok faydası vardır.

Siz hala tiyatro biletinizi almadınız mı? :)

Ben bir tane bilet aldım ve Ferhan Şensoy'un Ferhangi Şeyler tek kişilik tiyatro oyununa gittim. 30 yıldır oynanan 'Ferhangi Şeyler' bu sene 2000. kez sahnede. Yılların eskitemediği büyük usta Ferhan Şensoy'un performansı gerçekten takdire şayan.

İki perdeden oluşan, hızla değişen Türkiye gündemini takip eden bir oyun. Kısaca gündelik herhangi olayların Ferhan Şensoy tarafından mizahi şekilde değerlendirilmesi.  İlk perdeye oyuna yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

İkinci perdeye ise günün gazeteleriyle başlayıp, üzerine mizah katarak, gazete manşetlerini yorumlamasıyla başlıyor. Gazetedeki manşetlerin aynen yazıldığı gibi okunması halimize gülelim mi, yoksa ağlayalım mı durumunu oluşturuyor.

Eğer Ferhangi Şeyler oyununa gitmek isterseniz biletix'ten oynanacak şehirleri kontrol edip biletinizi alabilirsiniz. Ayrıca tiyatrodan sonra biraz beklerseniz, Ferhan Şensoy sizin adınıza kitaplarını imzalayacaktır.

İyi seyirler..
İlk perde İzmir’den İstanbul'a oyunu için yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

Today Deal $50 Off : https://goo.gl/efW8Ef
İlk perde İzmir’den İstanbul'a oyunu için yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

Today Deal $50 Off : https://goo.gl/efW8Ef
İlk perde İzmir’den İstanbul'a oyunu için yetişme çabalarında olan bir hikaye ile başlıyor.

Today Deal $50 Off : https://goo.gl/efW8Ef


Kartpostalın İzinde | Seul Namsan Kulesi ve Gwanghwamun Kapısı

Güney Kore'den gelen kartpostallarda Seul şehrinin gece görüntüsü ve Gyeongbokgung sarayı kapısı Gwanghwamun var. Bu iki kartpostalı çok sevdim ve bana bunları gönderen kişiden ötürü gerçekten değerliler. Daha önce de dediğim gibi kartpostalların üzerindeki konuları sizler ile paylaşacağım.

Seul Namsan Kulesi

İlk kartpostalda şehrin yanındaki dağdan gökyüzüne uzanan Namsan Kulesi var. Güney Kore'nin başkenti Seul şehrinde bulunan Namsan dağına yapılmış, televizyon ve gözlem kulesi olarak kullanılan bir kule. Namsan kelime anlamı olarak Korece'de güney anlamına geliyormuş. Burası neredeyse şehrin her tarafından görülebilecek şekildeymiş. Yapımına 1969'da başlanmış ve 1971 yılında yapımı tamamlanmış. Yüksekliği ise 236 metre. 1980 yılında halka açılan bu kulenin şu anki resmi adı N Seoul Tower olduğunu okudum. Sanırım Koreliler burayı şehrin sembolü olarak görüyorlar. 

Seul şehrinde Han nehri veya Gyeongbokgung Sarayı (Hanedan sarayı) gibi birçok eşsiz güzelliği varken buranın sembol yapılmaya çalışılması bana ilginç geldi. Namsan Kulesine birçok turist gezmeye gelmesinin yanı sıra buraya pek çok çift kilit asmaya geliyormuş. Bu asılan kilitlere aşk kilidi diyorlamış. Çiftler kilitlerini astıktan sonra anahtarını Namsan dağının yamacından aşağıya savururlarmış. 

Seul Namsan Kulesinin şehirden görüntüsü

Gwanghwamun Kapısı, Gyeongbokgung Sarayı'nın ana ve en büyük kapısıdır. Gwanghwamun  "aydınlanmanın ışığı tüm dünyaya yayılsın" anlamına gelmektedir. Joseon hanedanlığı tarafından yaptırılan ve 1395'te hanedanın merkezi olarak hizmet vermeye başlayan Gyeongbokgung Sarayı turistler tarafından büyük ilgi görüyor. 

Gwanghwamun Kapısı
Joseon hanedanlığı 1392-1910 yılları arasında Kore'yi yönetmiş olan bir hanedan. Fakat Gwanghwamun Kapısı Kore tarihinde acı bir yere sahiptir. Japonya'nın Kore'yi işgali sırasında bu kapıyı yıkıp yerine kendi genel yönetim binalarını yapmışlar. Daha sonra 1968 yılında kapı yeniden inşa edilmiş, günümüzdeki halini almıştır. Bu bilgileri ilk okuduğum zaman neden Korelilerin Japonları genel olarak sevmediklerini anladım. 
Eğer Seul'e yolunuz düşerse bu saraya uğramayı unutmayın.  

Gwanghwamun Kapısının günümüzdeki hali

 

Kartpostalın İzinde | Fuji Dağı


     Mektuplaşmak samimiyetin, saygının, özlemin, sevginin ve geleceğe yönelik hayallerin zaman kaygısı olmadan ifade edilmesidir. Kısaca karşıdakine "İkimiz bir arada değiliz ama aklım hep sende." demenin bir yoludur. Kartpostallar ise mektuba görsellik katar.

      Teknolojinin gelişmesiyle bayramlarda, yılbaşlarında, doğum günlerinde kart atma geleneği maalesef unutulmaya yüz tuttu. "Bir zamanlar kartpostallar vardı, hatırlıyor musun?" sorusunu ileride kendime sorar mıyım diye merak ediyorum. Nedeni ise uzun zamandır severek kart atan biri olmamdır. Bu yurtdışından tanıdığım ve belli dönemimi geçirdiğim arkadaşlarımın sayesinde oluyor. Birisinin bana whatsapp'tan veya facebook'tan kartpostalın yola çıktı demesinin güzelliği hiçbir şeyde yok. Kendisi uzakta olsa da zaten görüntülü görüşme fırsatımız var. İşte samimiyet, o postacının elinde gelen kartpostalda gizli olmuş oluyor. Onu almak için kitapçıya girer, rafta dizili olan birçok kartpostal vardır yalnız sen birini alırsın. En özel olanını seçersin.

     Lafı biraz dolandırmış gibi olsam da burada anlatmak istediğim, elimde olan kartpostalların üzerindeki konuyu sizler ile paylaşmaktır. Kartların üstünde belki bir şehrin belki de kültürel bir değerin resmi olabilir. Bu sayede hepbirlikte bazı konular hakkında bilgiler öğrenmiş olacağımızı düşünüyorum. Bu tür yazıları arada yazmayı düşünüyorum. O zaman bugün Japonya'dan gelen kartpostala bakalım.


     Japonya'dan gelen kartpostalda Fuji Dağı ve uçan kuşlar var. Bu dağın Japonlar için önemli olduğunu ve eğer bir Japon vatandaşı olan biri Fuji Dağı ilgili size bir şey hediye ediyorsa saygı gösterdiğinin bir işareti olabileceğini duymuştum. Bunun ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum.

     Yüksekliği 3776 metre ve Japonya'nın sembolu olmuş bir dağ. Japon halkı tarafından Fuji Dağı’na tanrıların evi olarak büyük saygı duyulmakta olup eski çağlardan beri kutsal bir dağ olarak tapmışlar. Sonsuzluk, ebediyet dağı denmesinin nedeni bu olmuş olabilir.

    Fuji Dağı’nı güzel kılan şey ihtişamlı görüntüsü ve üzerinde sürekli asılı duran kardır. Bu yönüyle Dünya'nın birçok yerinden turistler bu manzarayı görebilmek için Japonya'ya gelirler. Umarım birgün bizim de yolumuz Japonya'ya düşer..
Fuji Dağı

Bir Yudum Kitap Tavsiyesi



     İnternette gezinirken tesadüfen bir site keşfettim. Her sabah bir yudum kahve ve bir yudum kitap kalbinize iyi gelir yazıyordu. E-posta adresinize her gün okumak için kısa hikaye ve roman pasajlarını gönderiyorlar. Sadece isim ve e-posta adresinizi kaydedip sabah saat 8:00'de okumalık yazınız yanınızda oluyor. Sabah işe, okula giderken yolda okuyarak güne güzel başlamış oluyorsunuz.

     Bu sayede bazen hiç duymadığınız yazarlar ve kitaplar keşfetme fırsatınız oluyor. Siteye abone olduktan sonra kitap tavsiye etmeyi ihmal etmeyin. Bu güzel hizmet için sitede kitap aşıkları için her zaman ücretsiz olacağının garantisini vermişler. Şimdiden iyi okumalar..

Site: bir yudum kitap 

Müze Kültürü

    
     Kısaca sanat ve bilime yarayan nesnelerin halka gösterilmek için sergilendiği yerlere müze diyoruz. Müzelerde gezerek, eğlenerek ve hatta dinlenenerek hoş vakitler geçiren var mı? Eğlenmek ve dinlenmek deyince biraz garip geldi sanırım. İlk başta bana da öyle gelmişti. Çoğumuzun aklında müzelerin sıkıcı, eski eşyaların bulunduğu yer olarak kalmış. Arkadaşlarla başka bir şehre gidince; “hadi gel müze gezelim” dememle bir sessizlik oluyor ve sıkıcı biri olarak düşüncelerde yer edindiğimi düşünüyorum. Aslına bakarsanız haklılar. Çünkü maalesef ülkemizde çoğu müzeler bakımsız,insanın içini daraltan sıkıcı yerler. Hatta bazılarında gezerken bilgi edineceğimiz yerleri olmayan müzeler var. (Güzel ve teknolojik müzelerimiz var ama sayıları çok az.)

ONLARIN GARFIELD KEDİSİ VARSA BİZİM DE KÖTÜ KEDİ ŞERAFETTİN KEDİMİZ VAR

     
Animasyon Filmi     Onların Garfield kedisi varsa bizim de Kötü Kedi Şerafettin kedimiz oldu. Aslında Şerafettin yıllar öncesinde Bülent Üstün'ün kaleminden çıkan çizgi karekter. Bu başarılı karakterin karikatür serisinin birçok takipçisi olduğunu biliyorum ve daha dün çıkan filmi ise onları heyecanlandırdığına eminim. Kötü Kedi Şerafettin karekteri Bülent Üstün'ün sevdiği kedisi ölmesi üzerine aklına gelen bir fikir olduğunu öğrendim. Sevilmesinin nedeni olarakta Bülent Üstün'e göre günümüz insanlarının duygularını dışa vuramaması olarak değerlendirmiş.    

Ertuğrul 1890 filmini izlediniz mi?

    
     Osmanlı imparatorluğunun belki son umutlarından biriydi. Henüz birinci dünya savaşı başlamamış ve Dünya dengeleri yavaş yavaş değişmekteydi. O parlak ve güçlü dönemlerine dönme çabaları ancak uzaktan bir dost kazanmakla olacağını herkes biliyordu.O dönemde Japon imparatorunun yeğeninin İstanbul'u ziyaret etmesinin ardından iade-i ziyarette bulunulmasına karar verilir.Ertuğrul fırkateyni Asya kıyılarında uğradığı her limanda müslümanların halifesi olarak Osmanlı devletinin gemisini karşılarında ilk kez görmelerine rağmen büyük sevinçle ve misafirperverlikle karşılandılar.

Kitap İnceleme #2 Kuyucaklı Yusuf

     Sebahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna kitabını okuduktan sonra bende diğer kitaplarını okumak için ayrı bir heves oldu. Bunun üzerine Kuyucaklı Yusuf kitabını okudum. Artık e-kitap okuyucum da olduğuna göre kitaplarımı buradan satın alıyorum ve okuyorum.
     Kitapta Yusuf'un ailesi 9 yaşındayken eşkiyalar tarafından gözü önünde öldürülür. Bunun üzerine kaymakam Yusuf'u evlatlık edinir. Kaymakamın Muazzez adında bir kızı vardır. Kardeş gibi büyürler ve büyüdükçe birbirlerine derin hisler beslemektedirler. Ancak ikisininde bu hisleri açıklamaya cesareti yoktur. Bir gün Muazzez Yusuf'u sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır ve asla ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur. Buradan sonra hikayemiz yeni başlıyor. Kitabı severek okuyacağınızdan eminim. Sonlara doğru kitabın akışı hızlanıyor ve elinize alınca kitabı tek seferde bitirmek isteyeceksiniz.
     
"Bir zamanlar birbirlerinden ayrılmak, birbirlerini kaybetmek ihtimalinin korkusunu çekmiş olmasalar, belki de birbirleri için ne kadar kıymetli olduklarını hâlâ bilemeyeceklerdi."

İyi Okumalar.


Kürk Mantolu Madonna kitabının incelemesine buradan ulaşabilirsiniz.

Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html
Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html
Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html
Bir gün, Muazzez, Yu­suf’a açılır. Onu çok sevdiğini itiraf eder. Yusuf çok şaşırır. As­la ümit edemeyeceği hayali gerçek olmuştur.

Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/2013/06/sabahattin-ali-kuyucakli-yusuf-roman.html

E-kitap okuyucusu deneyimim

     E-kitap okuyucusu kısaca kitaplarınızı elektronik ortamda okumanızı sağlıyor.Ülkemizde pek yaygın olmasa da son yıllarda Dünya genelinde e-kitap satışları hızla devam ediyor.Hatta bazı ülkelerde e-kitap satışları basılı yayını geçmiş durumda.Bu haberleri birkaç yıldır devamlı duyuyordum.Bunun üzerine kendime e-kitap okuyucusu almaya karar verdim ve Calibro basic'i aldım.Birkaç gündür elimde olan kitap okuyucusundan ilk kitabımı bitirdikten sonra eğer almayı düşünürseniz diye deneyimlerimi paylaşmak istedim.


E-kitap okuyucusu neden almalıyım?

*E-kitap okuyucularının ekranı, elektronik mürekkep teknolojisi sayesinde tıpkı bir kitap sayfasıymış gibi görünüyor.Tabletlerdeki gibi alttan aydınlatma olmadığı için gözümüze ağrı yapmadan bize saatlerce okuma deneyimi sunuyor.Ayrıca güneş ışığında parlama yapmıyor.


*En önemli konu pil ömrü.Günümüzde cep telefonu ve tabletlerimizin şarjı birkaç günden fazla gitmediğini düşününce e-kitap okuyucuların şarjı gerçekten çok uzun.Yüzde 20'lik şarj ile şimdiden bir kitabımı bitirdim ve ikinci kitabımın yarısındayım.

*Çantamızda ağır kitaplar taşımaktan bizi kurtarıyor.Ağırlığı gerçekten tabletlere göre hafif ve taşınmaları daha kolay.E-kitap okuyucumda 4GB'lık hafızası olması içine binlerce kitap sığabileceği anlamına geliyor.Ben içine şimdiden 50 kitap attım bile.

*Yeni çıkan kitaplara hemen sahip olmamızı sağlıyor.Ülkemizde e-kitap satışı yapan siteler pek yaygın olmasa da dr,idefix,babil gibi siteler geniş e-kitap kütüphanesine sahip.E-kitaplar genelde basılı yayınlara göre biraz ucuz oluyor.

Umarım faydalı olabilmişimdir.Hepinize iyi okumalar..

Mr.Robot

Merhaba,
     Sizlere on bölümle ilk sezonu başarıyla bitirmiş diziden bahsedeceğim. Kendisi USA kanalında yayınlanan Mr.Robot. Dizi özetle kendi içine kapanık bir yazılımcının hem kendisi hem de büyük bir marka ile mücadelesi anlatılmaktadır. Kendisi içinde gelgitler yaşamaktadır. Senaryosu sürükleyici olması ve baş karakteri canlandıran Rami Malek'in mimik ve ses tonlarıyla adeta karakteri yaşıyor hissi vermesi dizinin ilk sezonda tüm dikkatleri üzerine çekmesine neden olduğunu düşünüyorum. Geçici bir yaz dizisi olarak başladığı düşüncesinden uzak uzun soluklu olacak gibi gözüküyor. İkinci sezon 2016 yılı içinde yayınlanacağı açıklanmış ve imdb puanı 9.1 belirteyim. Umarım beğenirsiniz.

*Diziyi izlemeyenler için diziden özetle bahsetmeye çalıştım. :-)

 
Mr.Robot Dizisinin 1.sezon fragmanı



Run, Forrest Run!

    Yaz akşamlarında izlemesi hoş olabilecek bir filmden bahsetmek istedim. Defalarca izlediğim bu filmi şu an olsa tekrar izlerim. Forrest'ın IQ seviyesi düşük olmasından dolayı hayatı masumca ve saf bir şekilde yaşar ve birçok ulaşılması zor başarılar elde eder.

Bitmiş ama unutulmayan dizi: FRIENDS

      Üzerinden yıllar geçti ama hala sevenlerinin ilgisini kaybetmeyen bir diziden bahsedeceğim. Newyorkta geçen 6 arkadaşın hikayesi ve Central Perk cafe desem birçoğunuz hemen bu dizinin isminin FRIENDS olduğunu söylersiniz. 
      
     Eğer izlememişseniz vakit kaybetmeden haftasonu gidin DVDsini alın derim. Bazılarınızdan dizi biteli 11 yıl olmuş çok eski bir dizi diyebilirsiniz. İzlemeye sonradan başlayanların hepsinden kısa sürede 10 sezonu bitirdim dediğini biliyorum. O kadar bağımlılık yapıyor. Hem gülmek hem de samimi dostluklar görmek istiyorsanız kesinlikle bu diziyi izlemelisiniz. Hatta güzel bir jenerik müziği var. Ayrıca belirtmek isterim 2004 yılında yayınlanan final bölümünü 51.1 milyon kişi izleyerek ençok izlenen televizyon dizisi olma başarısı göstermiştir.

Sabahattin Ali, KafkaOkur Dergisinde..

     Kitapçı raflarında gözümü gezdirirken Kafkaokur edebiyat dergisinin kapağında Sabahattin Ali'nin resmini gördüm. Şüphesiz herkesin aklına hemen Kürk Mantolu Madonna kitabı aklına gelir. Kitabını okuyalı çok oldu ama dün okumuşcasına her satırı aklımda. Kitabın baş kahramanı olan Raif Efendi sessiz, sakin ve ahlaklı bir kişidir. Hep istemediği bir hayat yaşamıştır ancak hayatında bir daha göremeyeceği ve hep özlemini duyduğu biri vardır. Sıkıntısını hep içinde yaşamıştır.  ''...insanlara ne kadar çok muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.'' diyordu Raif efendi.
     Beni düşündüren asıl konu bu kadar içten anlatımı olan kitabı yazara yazdıran şey neydi? Arkasında yaşanmışlıkları mı barındırıyordu? Beni asıl üzen şey ise yıllar sonra yazarın hakettiği değeri görmesiydi. Bu soruların yanıtlarını arayarak aldığım Kafkaokur dergisinin bu ayki sayısını okuyacağım.  

İyi günler dilerim..

Yorumlarınız benim için önemli...