Kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kahve Hakkında Ayrıntılı Bir Yazı


Kahve içmeyi kim seviyor? Kahveyi sevmesiniz bile hayatınızda bir kez bile kahve içmişsinizdir. Yolunuz kahve ile kesiştiyse buyrun yazıyı okumaya başlayın.

Kahvenin keşfi Etiyopya'da Kaldi isminde bir çobanın keçilerini güderken hayvanlarının üzerinde gördüğü değişiklikler ve ne olduğunu öğrenmeye çalışması sonucu ortaya çıkmıştır. Kahvenin tarihinden ziyade bizi ilgilendiren ve belki ileride barista veya kahve gurmesi olmak isteyenler için ilk adım olarak ön bilgi amacı ile kahve 101 dersi niteliğinde yani kahve dünyasına ilk adım olacaktır. Kahveyi seven biri zaten bu açıklamayı hızlıca geçecektir.

Kahve yüzlerce türü olan bir bitkidir. Biz bu türlerin içinden Arabica ve Robusta olanları sıklıkla tüketiyoruz. İsveç'te değişim öğrencisi olarak gittiğim üniversite Linnaeus üniversitesiydi. Şimdi bunu kahve ile ne alakası var diyeceksiniz. Üniversiteye adını veren Linnaeus, biyolog ve fizikçidir. Günümüzde sıklıkla gördüğümüz birçok bitkilerin ve hayvanların sınıflandırmasını yapmış, ayrıca birçoğunu isimlendirmiştir. Arabica kahvesini de 1753 yılında tanımlamış. Arabica kahvesinin aroma ve lezzet değerleri Robusta kahvesine göre iyidir. Kahve dükkanlarında içtiğimiz ve aldığımız kahvelerin büyük çoğunluğu Arabica'dır. Robusta kahvesinin tanımlanması ise 1800'lü yılların sonlarına denk gelir. Robusta biraz sert olduğu için espresso yapımında kullanılabilir. 

Arabica en sık üretimi olan kahve çekirdeğidir. Kahvenin elde edildiği kahve bitkileri genellikle tropikal kuşak civarında yetiştirilir. Yani soğuğu sevmeyen bir bitkidir. Dünyada tüketimi fazla olmasına rağmen bir kahve bitkisi toprağa düştükten yaklaşık 3 yıl sonra meyvesini vermeye başlar. Meyvesi önce yeşildir. Sonrasında yavaşça kırmızıya dönmeye başlar. 

Topraktan Dünyaya Yayılan Lezzet
Kahvemiz toplandı, kırmızı dış kabuklarından ayrıldı, kurutuldu ve çuvallanıp dünya pazarına girmesi için yola çıktı. Şimdi elimizde yeşil çiğ halde kahve çekirdekleri var. Sıra kavurma işlemine geldi. Kahvenin çekirdeklerinin kavrulması değişkenlik gösteren bir süreçtir. Bu doğrudan kahvemizin tadını ve aromasını etkiler. Kahve dükkanlarından çekirdek şeklinde kahve aldığınızda üzerinde light, medium, dark roast diye yazdığını ve çekirdeklerimizin az, orta, fazla kavrulduğunu anlayabilirsiniz. Kahvenin paketlenmesi, saklanması bir kahvenin üretilip önümüze sunulması kadar önemlidir. Tadını ve üretildiği yöreye özgü barındırdığı aromayı korumasını sağlar. Hava, nem, ışık vb. faktörler ile buluşursa kahvenin özellikleri bozulmaya başlayacaktır. Bunun için kahveler satılırken genellikle valfli kahve paketlerine konur. Bu valf içeriden dışarıya hava geçişine izin verir, fakat dışarıdan içeriye hava geçişine izin vermiyor. Her şey güzel, hoş da bu kahveler satılırken üzerinde Kolombiya, Brezilya, Endonezya, Kenya, Etiyopya, Guatemala vb. gibi ülkelerin yazması olayını sorabilirsiniz. Tahmin edeceğiniz gibi üretildiği yerdir. Dünyanın öbür ucunda yerleştirilip ayağımıza kadar getiriliyor. Seviliyor ki bu zahmete herkes katlanıyor.

Bölgelere Göre Kahvenin Özellikleri
Kolombiya: Biraz asitli, çikolata tatları ve tropik meyvemsi

Brezilya: Benim ençok sevdiğim kahve olması ile birlikte ağır bir kahve değildir. Çikolatamsı tadı vardır. Türk kahvesi genelde Brezilya kahvesinden yapılır.

Endonezya: Bu yörede daha çok robusta kahve çekirdekleri yetiştirilse de bazı ünlü kahve zincirlerinde bulabileceğiniz Sumatra kahvesi Endonezya'da yetiştirilir. Ayrıca dünyanın en pahalı kahvesi diye bilinen Luwak kahvesi burada yetiştirilip ve üretilmektedir. Bir tür minsk kedisine ağaçlardaki taze kahve çekirdeklerini yedirerek  midesinde fermantasyona uğratılması sağlanıyor. Bu kahve çekirdekleri öğütülmeden dışkı yoluyla atılıyor. Kısacası taklit edilemeyen aroması ve üretim şekli olması sebebiyle Luwak kahvesi en değerli kahve olarak karşımıza çıkıyor. Siz denemek ister misiniz?

Kenya: Yüksek asitliliği  ve turunçgil aromasına sahiptir. Ağızda hafif ekşimsi tat bırakır.

Etiyopya: Daha çok meyvemsi aroması vardır. Yumuşak içimlidir. Kahvenin anavatanı olarak bilinir.

Guatemala: Küçük bir ülke olmasına karşın zengin aromalara sahip kahveler yetiştirilmektedir. Çeşitli meyve aromalarını içerebilir.

Kahvenin Demlenmesi
Kahvenin bölgelerine göre kendine özgü karakteristik özellikleri olduğundan bahsettiğimize göre şimdi de kahveyi demlemek için elimize gelen kahve çekirdeklerinin öğütülmesi işlemi var. Daha önceden adı bilindik kahve mağazalarına gitmişseniz orada kahve çekirdeklerinin paketler halinde olduğunu görürsünüz. Size hangi demleme yöntemini kullanacağınızı sorarlar ve ona göre kahvenizi çektirirsiniz. Evlerde sıklıkla kullanılan french press, chemex, moka pot, türk kahvesi vb. demleme yöntemleri var. Ve yahut evinizde bir filtre kahve makinesi veya espresso kahve makinesi olabilir. Çektirdiğiniz bu kahve boyutu demleme yöntemine göre yanlış olması durumda kahveden doğru tat alamamanıza sebep olacaktır. Örneğin, french presste kullanılan kağıt filtreye göre nispeten kalın kahveyi chemex kağıt filtrede kullanırsanız sıcak su kahveye tam nüfuz edemeden akıp gidecek. Bu nedenle doğru kahve tadını tadamayacaksınız. Eğer kalın kahve boyutu değil de aşırı ince kullanırsanız kahve kağıt filtre gözeneklerini kapatacak, filtrenin süzme süresi uzayacak ve içimizi ısıtan sıcak bir kahve değil de soğuk bir kahve sizi karşılayacaktır.


French Press: Kalın boyutta çektirilmiş kahve

Chemex, Filtre Kahve Makinesi: Orta boyutta çektirilmiş kahve

Moka Pot, Espresso Makinesi: İnce boyutta

Türk Kahvesi: Aşırı ince boyutta

Kahvenizi alırken ince veya kalın boyutta olsun demenize gerek yoktur. Chemex'de, Türk kahvesi olarak veya herhangi bir demleme yöntemininde demleyeceğim demeniz yeterlidir. Barista zaten kullanılan ideal boyutları bilmektedir.

Tavsiye: Kahvenizi tüketeceğiniz miktarda çektirmenizde fayda vardır. Nedeni ise çekilmiş kahve ortamdaki nem, güneş ışığı vb. şartlardan çekirdek kahveye göre daha daha hızlı etkilenir. Çekilmiş kahve kolay bayatlar, beklediği süre içinde tadını ve kokusunu kaybetmeye başlar.

Bir kahve mağazasına gittiğinizde adını söylemekte zorlandığım kahve isimleri var diyorsanız sıra size geldi.

Espresso: İnce öğütülmüş kahve çekirdeklerinin espresso kahve makinesinde yüksek su basıncında (9 bar) gibi ve 90-95 santigrat derece sıcaklık aralığında süzdürülmesi ile elde edilir. Tadı yoğun ve serttir. Sunumu fincanın yarısı dolu olarak yapılır. Latte, machiato, americano gibi pek çok içecek espresso ile süt, süt köpüğü, çikolata ya da sıcak su karıştırılarak elde edilir. Kahve çeşitlerinin temelini oluşturur.


Americano: Espresso'nun sertliğini sevemeyen kişiler için uygun olan sıcak su ile seyreltilmiş espresso diyebiliriz. Sunumu daha büyük fincanlarda hatta kupalarda yapılır.

Cappucino: Espresso, sıcak süt ve süt köpüğü ile hazırlanır. Yumuşak içimlidir. İçimi espresso ve americanoya göre hafiftir.

Mocha: İçinde bolca süt, süt köpüğü, espresso ve çikolata bulundurur. En hafif kahve türlerindendir. Genelde daha önce kahve pek kahve içmeyen kişilerin kahve dünyasına ilk adımlarını attığında ilk tercihi olmaktadır.

Latte: İçinde espresso kahvenin yanında bolca süt barındıran, içimi çok hafif kahve türüdür. Üstünde süt köpüğü bulundurur. Sert kahve sevmeyenlerin birinci tercihi olmaya adaydır. Latte kahvesinin üzerindeki süt köpüğüne uygulanan latte art diye bir sanat ortaya çıkmıştır. Baristanın yeteneğine göre latte kahvenizin üzerine çizilen bir kalp veya yaprak deseni ile kahve keyfiniz bir kat daha artmış oluyor. 


Filtre Kahve: Espressodan farklı olarak kahve makinesinde demlenmesi için kahve bir filtre kağıdına konur, espressoya göre su düşük basınçta ve yavaş bir şekilde damlatılarak kahvenin içinden geçirilir. French press aleti ile metal filtre yardımı ile demlenebilir. Sade ve sütlü olarak tüketilebilir. Bazılarımız için sade filtre kahve sabahları olmazsa olmazımızdır.


Türk Kahvesi: Türkiye'de kahve denilince ilk akla gelen ve demleme yöntemi bize ait olan bir kahve türüdür. İnce çekilmiş kahve çekirdeklerinin cezvede kaynatılarak pişirilmesi ile tüketiliyor. Bol köpüklüsü makbul olan sert kahvedir. İtalyanların sert espressosu varsa bizim de sert Türk kahvemiz var. :)

Kahvenizi Alırken Paketinde Yazan Yazıları Anlama Rehberi
Elimde bulunan ve çeşitli kahve mağazalarından edindiğim kahve paketlerini aşağıdaki resimlerde numaralandırarak ne anlama geldiğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Ayrıca bu numaraların ne anlama geldiğini aşağıya yazdım. Farklı kahve markalarını koymamın sebebi hepsinin kendine özgü paket üzerinde bilgilendirme şekli olmasıdır.

1) Kahvenin Aroması
2) Kahvenin Kavrulma Şekli
3) Kahvenin Üretildiği Yer
4) Kahvenin Üretildiği Yer Hakkında bilgi
5) Sertifika Bilgisi (Java House kahvesinde KEBS diye bir sertifika var. Bu ülkemizde TSE (Türk Standartları Enstitüsü) gibi Kenya ülkesine ait bir sertifikadır. Tchibo kahvesinde ise Rainforrest Alliance sertifikası var. Rainforest Alliance (Yağmur Ormanları Birliği) ürün üretilirken doğal yaşamın korunduğu belirtmek ile birlikte üretimde çalışan ailelerine gıda, sağlık, eğitim hizmetlerinin sağlandığını ve güvenli çalışma koşullarının olduğu bilgisini veriyor.




Daha fazla kahve ile ilgili yazı okumak isterseniz:

Bir Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır
İçtiğiniz Kahve Kişiliğiniz Hakkında İpucu Verir
Kahve Dükkanları

İçtiğiniz Kahve Kişiliğiniz Hakkında İpucu Verir


Ben tamamen kahve hayranıyım. Belki kahvesever biri olduğumu söylemek daha doğru olacaktır. Her gün süt ile tamamlanmış sıcak bir filtre kahve ile güne başlamak hoşuma gidiyor. Ama içtiğim kahve türünün aslında kişiliğimle doğrudan bağlantılı olduğunu okudum ve buna gerçekten çok şaşırdım. 

Kahve içmek iyidir. Bazıları kahvenin kalp çarpıntısı yaptığını söylese de; günde birkaç bardak kahve kalp krizi riskini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda kokulu kahve daha az stresli olmanızı sağlar. İçtiğiniz kahvenin türü ne? Aslında bu tercihler senin hakkında çok şey söyleyebilir. Bu çalışma kahve içen 1000 kişinin alışkanlıkları incelenerek oluşturulmuş. Ankete katılanların kişisel tarzları ve psikolojik özellikleri değerlendirilmiş.

Sade kahve içenler: Özü sözü bir, işleri basitleştirmeyi seven, sessiz fakat huysuz ve sade karakterli kişilerdir. 
Espresso içenler: Liderlik yapan, çok çalışan fakat huysuz, ne istediklerini bilen kişilerdir.
Latte içenler: Evhamlı olma eğilimli, insanları memnun etmekten hoşlanan, karar verme konusunda genellikle kararsız kişilerdir.
Cappuccino içenler: Takıntılı, kontrolcu, yaratıcı, dürüst, motive, mükemmel arkadaşlar edinir fakat yaratıcı olmayan şeylerden de sıkılan kişilerdir.
Frappucino İçenler: Her şeyi bir kere de olsa deneyen, trendi belirleyen, maceraperest, cesur, sağlıklı seçimler yapmayan kişilerdir. 
Hazır kahve içenler: Neşeli, iyimser, rahat, işleri erteleme eğiliminde olan kişilerdir. 
Soya sütlü kahve içenler: Bakımlı, detay odaklı, kendine güvenen, kendini düşünen kişilerdir.  

Anket sonuçları bize bunları söylüyor, fakat bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

*Bu yazıda bahsedilen anket 2014 yılı TIME dergisinin bir yazısında yayımlanmıştır.

Ah Bu Mevsim Geçişlerinin Gözü Kör Olsun


Üstümde öyle bir yorgunluk var ki, anlatamam. Bahar yorgunluğu mu ne diyorlar. Polene allerjim yok.. En azından ben öyle düşünüyorum. Bahardan şikayetçi değilim. Aksine çok seviyorum. Özellikle ağaçların yeşermesini ve çiçeklerin açmasını seviyorum. Hava ne sıcak, ne de soğuk. Tam istenilen şey bence. Yazın sıcaktan şikayet edilir, kışın da soğuktan. İlkbahar ise ikisinin tam ortası.

Güzel havalarda nedense işlerimiz yoğunlaşır. Kendini dışarı atmak istersin, fakat arkanda yapman gereken pek çok sorumluluğun vardır. İşte şu an ben tam bu bahsettiğim durumu yaşıyorum. Bahar yorgunluğu denen şey tüm enerjimi alıyor ve içimden çimenlere uzanıp yatmak geliyor.

Üstelik dün sabah saat 8 sularında masa başına oturmuşum ve akşam 6'ya kadar neredeyse hiç kalkmamışım. Öğle arasına çıkmadığımı farkedince bari kendime bir 10 dk kahve molası vereyim dedim. Kahve makinesi bozulduğunu öğrenmemle günün benim için daha zor geçeceğini anladım. Dışarı çıkıp kahve alacağım yer de yok. Birisi bana hazır 3'ü 1 arada teklif etti ama o imitasyon kahveyi maalesef içemiyorum.

Ben günde en az bir bardak filtre kahve veya sütlü espresso içerim. Bu sabah olur veya öğlen olur benim için farketmez. Bu nedenle kendimi zaten kahvekolik olarak tanımlarım. Zaman geçtikçe benim için daha da çekilmez hale gelmeye başladı. Saat 3 olmuş ve ben hala kahvesiz.. Yapmam gereken işlerle uğraşırken dikkatimin dağılmaya başladığını farkettim. Gökten bir grande caffe misto(orta boy sütlü filtre kahve) düşse belki o an dünyanın en mutlu insanlardan biri olurdum. Lakin olmadı... Bundan sonra her daim termos bardağımla çantamda yaz, kış kahve taşımaya çalışacağım.  (Yapamadı.....)

O halde onca olan şeyi mevsim geçişlerine bağlayıp bırakayım. Dışardan bir ses..  Tabi, tabi zaten kahve makinesini de mevsim geçişleri bozdu :)




Bir Pazar Yazısı

Pazar Yazısı

Bir Pazar yazısı yazmak istedim. Haftanın özeti şeklinde değil de birazcık sohbet tarzında olsun. Elinize kahvenizi alın diyeceğim, ama fazla kaçırmayın kahvenizi. Her şeyin fazlası zarardır. Bir kahvesever olarak biraz kafein bağımlısı olduğumu biliyorum. Kahvemi elime almayınca o gün ne yaparsam yapayım bir şeyler eksik olduğunu hissederim hemen.

Benim için arkadaşlarla gezmeye çıkmak demek bir kahve dükkanına oturup sohbet etmek demektir. Kısacası; dostlarla içilen kahve, neşedir. Diğer yandan, kahve yalnızlık ister. Bazen bir kahve yudumlayıp bir şarkı açarsın, sessizce dinler ve o şarkı seni istediğin hayallere doğru götürür. Elimde tuttuğum şu basit kahve hem yalnızlığa iyi gelir hem de sohbet ortamında dostlukları pekiştirir. Eğer şu an yanınızda kahveniz yoksa hiç üzülmeyin. Yeter ki yüzünüzdeki tebessümler eksik olmasın. :)

Hepimizin ihtiyacı var, biraz tebessüm edelim. Dünyada birçok şeyi bedeli ile elde edebilirsiniz. Tebessüm ve dostlukları elde edemezsiniz. O zaman gülümsemeye devam et, hayat güzel çünkü. Fazla da gülümsersen seni deli zannederler. Bir Orhan Veli şiiri der ki,

Sokaklarda giderken kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım zaman
Beni deli zannedeceklerini düşünüyorum.
Gülümsüyorum..

Bir Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır

Kahve

Kahve içmeyi seviyoruz. Çoğumuz güne bir fincan kahve içerek başlıyor. Kahve, arkadaşlarımızla hoş bir sohbet yanında ya da sabah kalktığımızda uykumuzu açmak için ideal bir içecektir. Dostlukların yapı taşıdır. Birbirimize sözler verirken bile bir kahveni içeriz artık veya bir kahve borcun olsun deriz.

Kahvenin keşfi Etiyopya'da Kaldi isminde bir çobanın keçileri güderken gördüğü değişiklikler ve ne olduğunu öğrenmeye çalışması sonucu ortaya çıkmış.

Kahvenin Osmanlı imparatorluğuna geliş tarihi kesin bilinmemekle birlikte, bazı tarihçiler tarafından ilk defa 1519 yılında I.Selim'in Mısır seferinden sonra İstanbul'a geldiği belirtilmektedir. Diğer hikayeye göre ise 1543 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen valisi olan Özdemir Paşa tadını beğendiği kahveyi İstanbul'a getirmesi ile ilk tanışma oluyor. Kahvenin gelmesi ile ilk kahvehanenin açılması arasında yaklaşık 30 yıl gibi bir süre vardır. Başlangıçta özellikle gelir düzeyi yüksek ve okuryazarlar tarafından tüketilen kahve, hızla tüm İstanbul'a yayılmış ve çok sayıda kahvehane açılmıştır. Günümüzde ise dünyada petrolden sonra ticaret hacmi en yüksek 2.ürün olmuştur.

Kahve, antioksidan kaynağı olması, konsantrasyon yeteneğini artırması, alzhemer hastalığını önlemesi, şeker hastalığı riskini azaltması gibi pek çok faydası vardır. Faydalarından ziyade bizde bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Şöyle güzel bir hikayesi de var.

Vaktiyle İstanbul'da Yemiş iskelesine bir gün bir yeniçeri gelir. Yeniçeri tüm müşterilerine benden bir kahve yap, fakat şu köşede oturan Rum gemi kaptanına yapmamasını söyler. Kahveci herkese kahve yapar, verir. Sonra iki kahve alıp Rum'un yanına oturur. Kahveci, biz de seninle içelim, der. Yeniçeri, ben sana o kafire kahve yapma demedim mi? diye çıkışır. Kahveci "Kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa!" cevabını verir.
Aradan 40 yıl geçer ve kahveci savaşta esir düşer. Kahveciyi tanıyan Rum kaptan kendisine kırk yıl önce kahve ikram eden adamı unutmaz ve ona yardım eder.

İSVEÇLİLER NASILDIRLAR? #2

İsveç

Dünyanın en mutlu ülkeleri listesinde İsveç'in ilk sıralarda yer aldığını sanırım bilmeyen yoktur. Daha önceden orada yaşamış biri olarak kendi gözümden İsveçlileri biraz "İsveçliler nasıldırlar?" yazımda anlatmıştım. Şimdi ise bu başlığın ikincisini yazmak istedim.
Stockholm Şehir Merkezi - Fotoğraf: Yusuf Arslan
Öncelikle İsveç dediğimizde aklımıza ilk başta Volvo, Scania, H&M, Ericsson gibi tanınmış markalar aklımıza gelir. Aslında bakarsanız bana göre İsveç'in tek milli markası var, o da Ikea'dır. Bunun birkaç nedeni var. Ikea mağazasının amblem renkleri, İsveç bayrağı rengi ile aynı olması ve İsveç yemek kültürünü yani İsveç köftelerini Dünyaya duyurması nedeniyle milli bir marka olmuştur. Bununla sınırlı kalsa iyi olacak. Ikea, bununla sınırlı kalmıyor ve ürünlerine isim verirken İsveç'e özgü terimleri kullanıyor. Kanepe, sehpa, raflar,kapı kolları ve depolama ürünleri İsveç'te bulunan yer isimleriyle adlandırılmış. Banyo malzemeleri, İsveç gölleri ve nehirleriyle adlandırılmış. Çocuk ürünleri; İsveççe memeli, kuş türleri ve sıfatlarla adlandırılmış. Perdeler ise İsveçli kadın isimleriyle adlandırılmış. Ikea'nın kurucusu; disleksi hastası (okuma ve öğrenme bozukluğu) olduğu için böyle bir yöntem tercih etmiş, ama ülkesi adına gerçekten güzel bir iş başarmış.
 İsveçlilerin fredagsmys (cuma keyfi) adında özel günleri var. İş günlerinin bitimi kutlamak ve hafta sonuna hazırlanmak için özel bir gelenek. Ailecek birlikte zaman geçirmenin en iyi yolu olmuş. Bu güne özgü taco yemeği pişirirler ve birlikte yerler. Cuma günleri İsveç'teki cafelerin çoğu taco günü düzenler. Bugüne özgü açık büfe servis yapılır. Eğer İsveç'te arkadaşlarla akşam dışarı çıkmak isterseniz, Cuma günü en uygunu olacaktır. Taco'nun bir Meksika yemeği olarak İsveç'te gelenek olması da ilginç bir durum.


Ülke ekonominin neredeyse %3-5'i nakit parayla dönen bir ülkeden bahsediyoruz. Hatta parayı tamamen bırakmayı tartışan bir ülke. Ödemelerin çoğu mobil cihazlarla ve kredi kartlarıyla yapılıyor. Örneğin şehir içi otobüsüne biniyorsunuz ve telefon uygulaması yardımıyla bir dokunuşla bir biniş ödemesi yapıp şoföre gösteriyorsunuz. Her şey bu kadar. Ben 3 yıl önce İsveç'te iken bu ödeme yöntemini kullanmıyordum. İlk gittiğimde biraz kredi kartı ve sonrasında genel olarak nakit kullandım. Nakit kullanınca parayı neden bırakmaya başladıklarını anladım. Çünkü cepleriniz bozuk 1 kronlarla doluyor. Akşam odama dönünce elimde abartısız bir avuç bozuk kron oluyordu. İsveç pahalı bir ülke olduğu için ve 1000,500,100'lük gibi büyük banknotlar kullandıklarından ceplerde bozuk paralar birikiyor.  Kahve dükkanından 32 kron'a bir bardak kahve aldığında ve elinde 100 kron varsa para üstü olarak en az 8-10 tane bozukluk alırsın. Artık ay sonuna kadar cepte olacak bozuk paranın hesabını yapamaz hale geliyorsunuz.
Stockholm
İsveç'te sigara kullanımı diğer AB ülkelerine kıyasla en az içilen ülke özelliğini taşıyor. Bu başarıya son yıllarda sağlık bakanlığı sayesinde imza atmış. İlaç firmalarının nikotin bantları, sakızları, ilaçları yerine snus kullanılmış. İskandinav ülkelerinde çok yaygın olan snus, tütünün içerdiği bazı zararlı maddeler azaltılmış haliymiş. İsveç'te üniversite arkadaşım ara sıra kutundan çıkardığı küçük bir paketi ağzına alıyordu, çiğniyordu. Bu fiili birçok İsveçlinin de yaptığını gördüm. Sonradan öğrendim, sigara kullanmamak içinmiş. Ülkemize göre gerçekten sigara kullanımı az, ama snus çiğneme olayı çok yüksek. Onun da zararı varmış, fakat sigaraya göre daha az zararlıymış. Siz en iyisi hiç sigara içmeyin ve benim gibi rahat edin. :)

Önceki yazımda İsveçlilerin doğasever olduğunu belirtmiştim. Bu nedenle devlet geri dönüşüm sistemine çok yatırım yapmış. Ülkedeki evsel atıkların neredeyse %99'u dönüştürülebilir hale gelmiş. Geri dönüşümden elektrik üretimi yapılıyor. İsveçliler evlerindeki gazeteleri, plastikleri, metalleri, camları, elektrikli aletleri, ampulleri ve pilleri erinmeden ayırıyor. Kapıların önünde zaten geri dönüşüm konteynırları var. Hatta isterseniz marketlerde bulunan makinelere para karşılığında veya bağış için şişe,teneke kutu vb. şeyleri geri dönüşüme verebilirsiniz. Bu makineler atıklarınızın boyutlarına, rengine ve cinsine göre ayrım yapıp alıyor.

Ayrıca alışverişinizi yaptıktan sonra marketten alacağınız poşet başına para ödüyorsunuz. Bu sayede hem az poşet harcamaya teşvik ediliyorsunuz hem de evden kendi bez çantanızı getirmenize zorlanıyorsunuz. Bu nedenle ben İsveç'te iken çoğu zaman markete sırt çantam ile gidiyordum. Ya da kullandığım teneke kutu, pet şişe gibi ürünlerle markete gider, geri dönüşüm makinelerinden aldığım para ile poşet alırdım.  

Stockholm - Fotoğraf: Yusuf Arslan
Son olarak, Dünyanın en demokratik ve çağdaş ülkesi olarak bilinen İsveç’te alkollü ürün satışları sıkı kurallarla yürütülmekte. Devlet kontrolü altındaki "Systembolaget" adındaki mağazalarda satışı yapılmakta. Ülkede yüksek alkol tüketimi ve uzun kış gecelerinde artan depresyonlara önlem olarak devlet böyle bir çalışma yapmış. İyi de yaptığını düşünüyorum. Hatta ertesi gün mesai yapılacağı için Pazar günleri bu mağazalar kapalı. Devlet kontrolünde olduğu için küçük yaştaki gençlere satış kesinlikle yok. Yaş sınırının ise 20 olması gerçekten çalışmanın ciddi şekilde yürütüldüğünü düşünüyorum. Marketlerde ise alkol oranı sadece %3.5 altındaki içkilerin satış izni var. Aynı zamanda yüksek vergiler var.


İsveç'te geçirdiğim 5 ay boyunca gördüğüm kadarıyla İsveçlileri ilk yazımda özet şeklinde anlatmıştım ve bu yazı ile birlikte derinlemesine anlatmış oldum. Yazı hakkındaki düşüncelerinizi yorum kısmına yazarsanız sevinirim.

Kahve Dükkanları

Kahve

Kahve dükkanı denince burnuma hemen daha yeni çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis gibi kokusu geliyor. Kahveyi güzel yapan şey kesinlikle taze çekilmiş olmasıdır. Bu yüzden kahve dükkanlarını severim. Her daim taze kahve önüne sunulur. Bir yudum kahveni alırsın ve sakin bir müzik ile enerjini geri toplarsın.

"O kadar parayı vermeye ne gerek var" diye sorular kulağıma gelmeye başlayınca ise cevabım, evet gerek var. 3'ü bir arada veya 2'si bir arada  gibi hazır kahveler de ucuz bir seçenek. Fakat adında hazır olan gıda ürünlerinden doğrusu biraz çekiniyorum. İçindekilere biraz göz atıyorum: kahve beyazlatıcısı, süt proteini, şeker ve en son çözülebilir biraz kahve var. Halbuki ben sadece kahve içecektim. :)
 
Şimdi benim konum bu değil. Benim konum gerçek kahve tatlarının bulunduğu kahve dükkanları olacak. Kahve meraklılarının özellikle çok sevdiği ve son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız üçüncü dalga kahve dükkanları var. Peki bunun ikincisi ve birincisi var mıydı? Kahve için ölüp bitmekte olan, gününü kahvesiz geçiremeyen kafein çılgınları var. Onlar bu konuya aşina olabilirler, yine de biz birinci dalgadan üçüncü dalgaya doğru kahve akımlarının yolculuğundan bahsedelim.

Birinci dalga kahve,  kahvenin bulunuşundan sonra toptan satın alınması ve kahveyi her eve sokacak şekilde dağıtımını sağlayan sistemdi. Kahve her evde vardı ancak önemli olan kaliteden ziyade o kahveyi bir şekilde içebilmekti. Yani burada kahveden aldığınız tadın pek de önemi yok. Aslına bakarsanız kahvenin emekleme dönemi olmuş oluyor. Sadece ticari bir ürün olarak görülüyor.


İkinci dalga kahvede; ticari amaç olmaktan çıkma, markalaşma ve tüketicilerin zevkleri doğrultusunda servisi daha ön plana çıkmıştır. Başta Starbucks olmak üzere Caffe Nero, Gloria Jeans, Tchibo gibi pek çok franchise şeklinde kurulan zincir kahve dükkanlarının yaygınlaşmasıyla oluşmuştur. Kahvenin hakettiği değeri görme ve alınan keyfin artması bu dönemin başlamasıyla olmuştur. Kahveye özgünlük katan bu akım hala popülerliğini korusa da kahvenin gurmesi olarak nitelendireceğimiz kişiler için artık sonlanmaya yakın bir akım olarak görülebilir.


Üçüncü dalga kahve, kahveye saygı duymanın ve takdir etmenin önemini ortaya çıkardı. Kahvenin çekirdeğinin topraktan aldığı tüm aromalar gün yüzüne çıktı. İçerken damağımızda kalan tatlar bizim için önemli oldu. Kısaca kahve sanatı karşımıza çıktı. Kahvenin çekirdekten bardağa olan süreci öğrenebilmenin yanı sıra demleme teknikleri de değişti. Kahveler artık Aeropress, Chemex, Syphon, Hario V60 gibi laboratuvarı andıracak aletlerde demleniyor ve bizlere sunuluyor.
Ülkemizde üçüncü dalgayı Walter's Coffee, Kronotrop, MOC (Ministry of Coffee), CoffeeTopia, Petra Roasting Co., Coffee Sapiens, Two Cups Coffee&Roastery, Brew Coffee Works gibi adını saymakla bitmeyen pek çok kahve dükkanı temsil etmekte.
 


Yazıyı okuduğunuza göre artık canınız biraz kahve çekmiştir. O zaman haydi kahve içmeye :)

Sonbaharın geldiğini nasıl anlarız?

1- Havanın erken kararması ile günlerin kısaldığını anladığımız an,



2- Havalar bir soğuk bir sıcak olduğundan ne giyeceğini bilemediğin an, (Elinde yedek bir hırka ile dolaşırsın.)


3- Doğa yeşil renkten sarı renge dönüşmeye başladığı ve ağaçların yapraklarını dökmeye başladığı an,


4- Manav ve market reyonlarında kavun,karpuz gibi yaz meyveleri yerini turunçgil meyvelerine bıraktığı an,


5- Mevsim geçişlerine adapte olamadığından doktordan alınan raporlu izinlerde artış görüldüğü an,


6- Televizyondaki dondurma, soğuk içecek reklamlarını artık görmezsin. kahve ve çay reklamları sürekli oynatılmaya başladığı an,


7- Mağazalardaki yeni sezon ürünlerinin sanki yazın üstüne bir şey giymemişsin gibi kalın elbiselerin satılmaya başladığı an, 

Artık Sonbahar gelmiş demektir. Elinize kahvenizi alıp kitap okuyarak, yürüyüş yaprak, sinemaya giderek ve doğayı fotoğraflayarak bu mevsimin tadını çıkarmanız dileğiyle.

Espresso cezvesi ile nasıl kahve yapılır?

Espresso

Kahvesever biri olarak eve kahve makinesi almayı düşünüyordum. Üstüne makineyi almak için araştırma bile yapmıştım ve sonra dedim ki kendime, o koca makineyi evde nereye koyacaksın? Ürünü almaktan vazgeçtikten sonra karşıma espresso cezvesi çıktı. İnternetten biraz araştırınca birçok farklı çeşidini ve farklı isimlerde karşıma çıktığını gördüm. Karşıma çıkan isimler: Moka pot, espresso cezvesi, moka makinesi, espresso aleti... 
İsimleri farklı gibi gözükse de hepsi aynı işi yapan aletler.

Moka pot özellikle İtalya olmak üzere Avrupa'da ve Güney Amerika'da kullanılıyor. Kahvenizi makineye koyuyorsunuz, ocakta çay demler gibi demliyorsunuz. Tam bir espresso elde edemeseniz de ona yakın bir tadı var. Filtre kahveden daha yoğun ve aromalı. Makine ile yaptığınız kahveye sıcak su koyarsanız Americano'ya, süt ve süt köpüğü eklerseniz de cappuccino'ya yakın bir şey elde etmiş olursunuz.
espresso cezvesi
Ikea'dan alıdğım Radig espresso cezvesi
Ikea'da Radig espresso makinesini görünce hiç vakit kaybetmeden aldım. Makineyi alırken kaç kişilik hazırlayacaksanız makineyi o boyutta almalısınız.
Wikipedia'dan aldığım görselden mekanizmasını ve çalışma mantığını güzelce görebilirsiniz. A bölmüne su, B bölmüne kahve koyuyorsunuz. Ocağı açmamızla A bölümünde oluşan su buharı B'ye koyduğumuz kahvenin içinden geçerek C bölümünde toplanıyor. 
Wikipedia'dan aldığım görsel [1]
Üst kapağı ve alt kapağı çevirerek rahatlıkla iki parçaya ayrılıyor. Ortasında ise bir süzgeç var. Suyu koyduktan 2-3 dk sonra kaynamaya başlayacak, kahveniz üst kısma kaynama durana kadar akmaya devam edecektir. En son ocaktan alıp zevkinize göre süt veya sıcak su ekleyerek içebilirsiniz.Unutulmamalıdır ki en fazla 1-2 espresso bardağı kahve üstüne sıcak su veya süt ekleyin. Aksi takdirde çok sert kahveniz olacaktır.



[1] https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=644193

İSVEÇLİLER NASILDIRLAR?

     Geçen gün yine Dünya'nın en mutlu ülkeleri listesinde İsveç'i görünce bu yazıyı yazmaya karar verdim. Neden mi? Çünkü en mutlu ülkelerden biri diye tabir edilen ülkede daha önceden yaşamış biri olarak kendi gözümden İsveçlileri birkaç cümleyle anlatmak istedim. Yazıyı okumaya başlamadan önce buradan İsveç'te yaşadığım şehre göz atabilirsiniz.

İsveç
Stockholm'den bir kesit

     Öncelikle ülkenin İskandinav ülkesi olduğunu, kendilerini Vikinglerin ataları olarak gördüğünü ve refah seviyesinin yüksek olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. İskandinav bölgesinin iklimi gibi insanları da soğuk oldukları düşünülebilinir. Haksızlık etmemek lazım çünkü genel olarak biraz utangaçlar. Eğer onlarla sohbet etmeye başlarsanız sizinle kesinlikle uzun sohbetler edecektirler. Mesela ben İsveç'te herhangi bir gişe veya cafede sıraya girdiğimde yanımdaki ile göz göze gelip 5-10 dk sonra tanımadığım halde esprilerle dolu çok kez sohbete girdiğimi biliyorum. Aynı zamanda yardımsever olduklarını söyleyebilirim. İsveç'te yabancı biri olarak yaşadığımdan çok yol sorma ihtiyacım olmuştu. Birine adresi sorunca kesinlikle yolu gösteriyorlardı ve hatta yolu bilmiyorlarsa o anki işlerini bırakıp bana yardımcı olacak kişi aradıklarına tanık oldum.

BİR KAHVE DAHA LÜTFEN!


Coffee
     Klasik pazar günlerinden biri bugün. Elime kahvemi almış, 14.katta bulunan evimin balkonundan güneşli ama bir o kadar da serin havayı içime çekerken baharın yaklaştığını anlıyorsun. Yarını düşünmeden uzun uzadıya bu anı yaşamak istiyorsun. Haberleri hızlıca okumak elinin ucundaki internete  bir tık kadar kolayken gazeteni açmışsın okuyorsun. Fakat günün tadını çıkarmak için gazetenin köşe yazılarına kendini kaptırmak istiyorsun. Ardından eline bulmaca eki gelir. Bulmaca çözmek ayrı kabiliyet ister. Günümüzde düzenli bulmaca çözen hala var mıdır acaba? Benim aklıma ilk dedem gelir. Ben ilkokula giderken oturur bulmaca çözen dedemi izlerdim. Boru sesi nedir? gibi basit soruları hemen yazsın diye kolunu çekiştirirdim. :)
Üniversiteyi bittirdim hala dedeme hayranım bu konuda. Neden mi çünkü koskoca tüm bulmacanın hepsini boş yer kalmayana kadar hala her hafta çözer. Peki ben ne zaman böyle güzel bulmaca çözecebileceğim?
Cevap: Kısaca hiç bir zaman.. :) 

Bu son olsun..


     Hava serin ve karanlık. Kış mevsimi iyice soğuk yüzünü göstermeye başladığı günlerde olduğuna alışmaya çalışmaktaydı. Eline bir kupa kahvesini almış ve uzaktan radyodan cızırtılı bir şekilde şarkı mırıltısı geliyordu. Derin düşünceler içerisinde o eski yaşanmışlıklara özlem ve hasret içinde sakince oturuyordu. Zamanın kaç olduğundan habersizdi. Bu durum endişeye kapılmasına sebep olmuyordu. Tam o sırada radyoda duyduğu "ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni" şarkı sözüne karşılık içinden "bu son olsun bu son" dedi. 
     Aslında her kötü bir şey olduğunda bu sözü sıklıkla tekrar ettiğini farketti. Diğer yandan mutlu ve güzel günler yaşarken ise hiçbir müdahalede bulunmadan çabucak tükettiğimizi anımsadı. Bu insana güzel günlerimizin neden çabuk, zor günlerin ise neden uzun geldiğine cevap olmalıydı.
     Her şeye rağmen anılarımızı anlatırken meşakkatli günlerden ziyade, hoşnut olduğumuz günlerden bahsederiz. Bizi bilmeyen biri anılarımızı duysa hep bahtiyar olduğumuzu zanneder. Gizlediğimizden kaynaklanmıyor bu durum. Unutmakta bize verilen güzel bir lütuf olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
    Sonuçta her şeye arkamızı dönüyoruz ve umutla önümüze bakıyoruz.  
 

Kahve kültürü

Kahve, Dünyanın doğusundan batısına neresine giderseniz gidin her kültürde sağlam bir yer edinmiştir.

Kahve, arkadaşlarımızla hoş bir sohbet yanında yada sabah kalktığımızda uykunuzu açmak için ideal bir içecektir. Ayrıca dostlukların yapı taşıdır. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var bizde. Hatta birbirimize sözler verirken bile bir kahveni içeriz artık yada bir kahve borcun olsun deriz.

Hemen hemen her kişinin kahve alışkanlığı vardır. Kimisi ara sıra kimisi de günlük kahve saatini oluşturmuştur kendinde.

Şimdi kahvenin tarihçesinden yada faydalarından bahsetmeye başlamayacağım. Damak tadına göre seçebileceğiniz filtre kahve tavsiyelerinden birazcık bahsedeceğim.

Colombian Kahve Çekirdekleri
Orta sertlikte yumuşak ve rahat içimi olan bir kahve çeşididir. Piyasada yani marketlerde en yaygın bir şekilde bulabileceğiniz kahvedir. Size tavsiye edebilecek kahveler: Kurukahveci Mehmet Efendi Colombian filtre kahvesi ve ve Jakobs Monarch filtre kahvesi.

Kenya Kahve Çekirdekleri
Turunçgiller aromasına sahip, yüksek asitliliği olan bir kahvedir. Ağızda hafif ekşimsi bir tat bırakır. Filtre kahve için en iyi seçimlerden biri oludğunun düşünüyorum.

Etiyopya Kahve Çekirdekleri
Daha çok meyvemsi aroması vardır. Yumuşak içimlidir.

Ayrıca tavsiye edebileceğim Starbucks'ın Coffee Verona kahvesi. Sert bir kahvedir. Ama süt ve bitter çikolata ile iyi gider.


Kendi kahve zevkime göre size birkaç tavsiyede bulundum. Hangisini beğeneceğiniz kesinlikle size kalmış. Dostlarınızla bol kahveli hoş sohbetler dilerim...

Kahve ile ilgili kısa bir anime film...